İyi okumalar...🌳Olgay abimin duraksamasıyla yanaklarını kavrayıp öperken, yumuşaması için kıkırdadım. Tabii fikrime saygı duyacak mıydı bilemiyordum ama eğer kabul etmek istemiyorsa da onu anlardım. Sonuçta ora ile ilgili büyük bir travmam olduğunun farkındaydı. Ve benim iyiliğimi düşünüyordu.
"Damla... Hazır olduğuna emin misin?"
"Yani... Bir anlığına gaza gelmişim gibi oldu." Tartamıyordum. Fakat şu an hissettiğim duygular karmakarışıktı. Belki de onu gördüğüm için bütün korkum geri yerine gelmişti. Bunun nedeni; artık yalnız olmamamdı.
"Yarın kendini hazır hissettiğinde bana söyle. İstersen bu gece kapıma dayanıp uyanmam için seste yapabilirsin. Yeterki o güveni kazan."
Başımı salladım. "Tamam."
Arabayı çalıştırmaya başlarken, derin bir nefes verdim. İçimde büyük bir merak oluşsa da kendimi tutabilmem mümkündü. Abimin bana destek olması, en başından ikna olmama yetmişti zaten. Ancak kalbimde oluşan boşluğun tüm hücrelerime yayılması, tüm huzurumu bozuyordu. Aldığım nefesler sanki boşaydı. Ciğerlerim sökülüyor gibiydi.
Normalde ağlarken hissettiğim bu duyguları şimdi hissetmem normal miydi? Yoksa gözlerimde yaş falan mı kalmamıştı?
"Kapıma dayan falan dedim ama..." diye mırıldandı çekingen bir sesle. "Bu yanımda uyumayacağın anlamına gelmiyor."
"Seninle uyumak isterdim fakat... Başkalarına sözüm var. Üzgünüm,"
"Kime sözün var?"
"İkizime,"
"Siz ikiniz bir ben edemediğine göre, ikinizin de yanımda yatmasında bir sakınca göremiyorum?"
Güldüm. "O seninle uyumak istemiyor."
"Nedenmiş o?"
"Uyurken saçlarını bıkmadan öptüğün için gıdıklanıyormuş. Sonra uyanıp bir daha uyuyamıyormuş."
"Ben bunu hep yapıyorum, neden bu zamana kadar söylememiş?"
"Bilemiyorum, belki de kırılmanı istememiştir."
Anladığını söyleyerek önüne döndüğünde nedensizce onun gerçekten kırıldığını düşündüm. Beni bu düşünceye iten neydi bilemiyordum ama umarım hislerim yanılıyordur...
Başımı cama yaslayarak yolu seyretmeye başlarken, derin bir nefes verdim. Titrek nefesim soğuk camı buğulandırdığında, elimi yavaşca kaldırarak parmaklarımı cama değdirdim. Ne çizmeliydim? Ne yazmalıydım? Kalp? Ya da Damla? Hayır, bunlar çok klasik şeylerdi. Büyük bir kararsızlıkla titreyen elimi yumruk yaptım. Aklıma ilk gelen kelime, Ülkü... Aklıma ilk gelen nesne ise çiçekti... Çiçekler güzeldi, kokuları huzur doluydu. Ama neden çiçek deyince kalbimin sızladığını, cayır cayır yandığını hissediyordum? Ya da Ülkü ismini anımsadığım anda yüreğimde bir şeylerin koptuğunu...
"En sevdiğin çiçeğin adı ne?"
"Bunu hiç düşünmedim," diyerek bana döndü usulca. "Şu an düşününce, aklıma ilk gelen çiçek, Orkide oldu. Biraz sıradan gelse de hoş bir çiçek bence." Başımı sallayarak önüme döndüm bende. Ben çiçekleri ne severdim, ne sevmezdim. Arada gidip geliyordum. Onun dışında pek bir ilgim yoktu. "Ya sen?" Sorduğu soruyla ister istemez kaşlarım çatıldı.
"Çiçekleri genel olarak sevmem,"
"Yalan söylüyorsun," dedi kendinden emin bir sesle. "Kendini kandırıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Teen FictionHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...