1 Ay Sonra...
"Kes sesini, ağlama artık! Sesine tahammül edemiyorum!"
Başımı iki yana salladım ve ağlamamı zor da olsa yutmaya çalıştım. Elinde tuttuğu kaşığı ağzıma götürürken geri çekildim. Ama zorla yemek durumunda kaldım. Ağzımın içinde bekletmeye devam ederken kusmam an meselesiydi. "Çiğne,"
Tekrar başımı iki yana salladım. Kusacaktım. Kolumdaki serumu çıkarıp hızla ayağa kalktım ve banyoya koştum. Klozete eğilip kusarken mide asitim haricinde hiçbir şey yoktu. Acı tadın gitmesi biraz zaman alacaktı ama bu sorun değildi. Abim sinirle saçlarına ellerini geçirmiş arkamda beklerken "Kalk." dedi.
Her yerim titrerken klozetin yanlarından tutunup ayağa kalkmaya çalıştım. "Neden böyle davranıyorsun bana?"
"Ağlama," diye tekrarladı. "Sesin midemi bulandırmaya başladı."
Gözlerim şokla açıldı. Yutkundum. Derin bir nefes verdim, ardından gülümsedim. "Siktir git, sesimi duymaktan bu kadar rahatsızsan eğer, siktir git! Kapı orada!"
"Bağırma!" Bileklerimi sıkıca kavrayıp beni kenara çektiğinde elleri kollarıma tırmandı. Tırnaklarını çıplak kollarıma batarken inledim.
"N-ne yapıyorsun? Acıyor, bırak kanayacak!"
"Acısın." dedi. "Kanasın."
Acısın. Kanasın.
Acıtın, kanatın beni. Alışıksınız.
İstemsizce dökülmeye devam etti göz yaşlarım. O beni susturmaya çalıştı ama susturamadı. Tekrar yemek yedirmeye çalıştı başaramadı. Ağladı. Ağladı ama çaresizlikten değildi sanki. Tahammülsüzlükten. Bıkmışlıktan ağladı. Kes sesini dedi. Sus dedi. Uyu dedi. Kesmedim sesimi. Susmadım. Uyumadım.
"Öldüreceğim kendimi," dedi. Eli beline gitti. Çıkardığı bıçağı boynuna bastırdı. "Ölmezsem kurtulamam."
"Hayır!" diye bağırdım. "Ölürsen kurtulamazsın! Lütfen yapma. Hayır, lütfen!"
"Acıyor canım! Bıktım senden! Bana sadece acı veriyorsun!"
"Vermeyeceğim! Bundan sonra vermeyeceğim yemin ederim! Lütfen bırak! Abi..." Dizlerimin üzerine düştüm. Çaresizlikten kıvranan kalbim büzüşürken ellerimi yere dayadım, başımı kaldırdım. "Öldürme kendini! Bak hayatından çıkarım senin! Acı vermem ki ben sana... Giderim," Gülümsedim ve eline uzandım. "Belki de bu hayattan giderim? Öldür beni."
"Seni öldürmem... Seni nasıl öldürürüm? Sen..." O da dizlerinin üzerine çöktü. "Ölme, sen ölme, ben öleyim sen ölme Damla."
"Ama acısın dedin, kanasın dedin, ya o kan hiç durmadan akarsa?"
"Acımasın, kanamasın..."
"Acımalı," dedim elindeki bıçağı bir hışımla alırken. "Kanamalı, Olgay abi. Acımalı ve kanamalı." Bıçağı boynuma sapladım.
-
"Damla... Bebeğim," Gözlerimi araladığımda hıçkırıyor ve ağlıyordum. Yanımda oturan abim hızlıca yanıma gelip yatağa uzandı ve beni kollarının arasına aldı. Ben hiç durmadan ağlarken ona sımsıkı sarılıyordum. Kaybetme korkusu tüm benliğimi sarmışken çok ama çok korkuyordum. "Sadece bir kabustu... Sakin ol." Sadece bir kabus değil abi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Novela JuvenilHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...