Bölüm şarkısı;Afraz - Sonumu Düşünemedim
'Bir ölüm sessizliği tüm sokaklarımda şimdi, üşüyorum ve adımlarım kaybediyor tüm hayallerimi...'
- Arya Çelik-Hava sonbaharda olduğumuzu hissettirecek şekilde soğuk ve ben durakta gelmek bilmeyen otobüsü bekliyordum. Canımdan çok sevdiğim biriciğime, sırdaşıma sürpriz yapmaya gidiyorum. Bugün okula gelmemişti ve bende onu görmeye gidiyordum. Beklediğim otobüsün sonunda gelmesiyle hızlıca binip boş yer olmadığını görmemle omuzlarım çökmüştü hadi ama kaç saattir bekliyordum ve yine mi ayakta yolculuk yapıcaktım bu hiç adil değil.
Şiddetli gök gürültüsü ile olduğum yerde irkilirken istemsiz bir şekilde hızlanan kalbime gitmişti elim. Hiç bir zaman narin çıt kırıldım bir kız olmamıştım ama bu bugün içimde olan huzursuzluğun üstüne eklenmişti ve hissediyorum nedensiz değil.
Yağan yağmuru izlemek içimdeki huzursuzluğu arttırırıken beni neyin bu kadar huzursuz ettiğini bilmiyordum. Güne gayet normal bir şekilde başlamıştım oysa ki. Sabah annemin seslenişiyle uyanmış ve eğlenceli geçen bir kahvaltı sonrası annemle ettiğimiz hoş muhabbetin sonrasında ise evden ayrılmıştım.
Okulda da her şey güzel ilerlemişti. Tek sorun Eylül'ün yokluğuydu. Tüm gün yokluğunu çekmek belki de beni bu kadar huzursuz etmişti bilirsiniz eğer okulda yakın arkadaşınız varsa ve bu yakın arkadaş bir gün okula gelmezse okul çekilmez bir yer olurdu. Eylül'de benim için bugünümü çekilmez bir hale getirmişti, haberde vermemişti akşamdan gelmicem diye.
İneceğim durağın gelmesiyle vakit kaybetmeden inip yağan yağmura maruz kalmaktan kendimi kurtaramayacağımı bilsemde hızlı bir şekilde koşmaya başladım. Yağmurda koşmak kadar iğrenç bir şey yoktu benim için. Her an düşüceğimi düşünür ve bu yüzden hızlı koşamazdım, hızlı koşamadığım içinde ıslanırdım ve ben yağmurda sabahın köründe uykumdan feragat ederek uğraştığım saçlarımın bozulmasından nefret ederdim.
İlk defa Eylül'ün evinin durağa bu kadar uzak olmasından şikayet etmeden kendimi alıkoyamadım. (ilk defa mı?) evet iç ses bu ilk değil, aynen sen haklısın şimdi defol. Evet arada her insan gibi bende iç sesimle kavga edebiliyorum ne var yani olamaz mı?
Koşmaktan nefes nefese kalmış bir şekilde hiç sevmediğim ama canım arkadaşımın yaşadığı o sokağa girdim Eylül'ün yaşadığı yer biraz değişik bir yerdi. Geri kafalı demek ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama burada yaşayan insanlar fazla geri düşünceliydi. Onlara göre erkekler her şeyi yapmakta serbestken ergenliğe giren kız çocukları artık bir köleden ibaretti. Ve bu o kadar doğal bir şeymiş gibi lanse ettirilirdi ki hiç kimse buna karşı gelmezdi. O yüzden bu sokağı ve bu mahalledeki insanları hiçbir zaman sevmicektim, sevemicektim.
Eylül'ün evinin kapısı mı açıktı? Eylül mahallenin nasıl bir yer olduğunu bildiğinden asla kapısını açık bırakmazdı. "İçimde hissettiğim korku ve huzursuzluğun sebebi bu olmasın, lütfen bu olmasın. " Diye dua ede ede evin önüne geldim, içeriden gelen seslerle olduğum yerde kaldım. Hayır, hayır, hayır. Lütfen yanlış duymuş olayım, yanlış görmüş olayım. Ne bu kapı açık olsun ne de bu sesleri duymuş olayım. Her şey iğrenç bir kabus olsun Allah'ım lütfen.
"Eylül! "
Boş sokakta hiçbir ses çıkmazken ve ben öylece kapının önünde ne yapacağımı bilmezken zaman durmuş gibiydi. Çantam omzumda düşerken o an ne yapıcağımı düşünmeden tek istediğim arkadaşımın çığlıklarını kesen kişiyi yok etmekti. Bu düşünce adeta beynimin uyuşmasını sağlamıştı. Ben şuan içeride Eylül'e zarar veren kişiyi yok etmek istiyordum. Ve bu düşünceyle içeriye girdim. Gözlerimin önünü simsiyah bir sis kaplamıştı ve ben düşüncelerimin beni yönetmesine izin vererek hareket etmeye başlamıştım.
Sessizce mutfağa girip çekmeceye elimi uzatıp bir bıçak aldım. Düşünme yetimi kaybetmiştim sadece içeriden gelen yakın arkadaşımın boğuk çığlıklarını duyuyordum, bu çığlıklar düşüncelerimi daha da tetikliyor. İçimdeki ses 'Arkadaşına zarar veren kişiyi yok et' diye bağırıyordu adeta. Sesleri takip edip oturma odasına girdiğimde gördüğüm görüntü gözümün önüne sis perdesi inmişçesine bir his yaratmıştı ya da ben öyle hissettim bilmiyorum. Karşımdaki görüntü tam olarak çırpınan bir Eylül ve onun üstüne çullanan bir şerefsizdi. O anki hisle elimde tuttuğum bıçağı nasıl havaya kaldırdım, nasıl önümdeki bedene sapladım bilmiyorum, dedim ya gözümü sis perdesi kaplamışçasına kararmıştı ya da ben mi öyle düşünüyorum? İçimdeki ses bıçağı sapladığımda susmuştu adeta olması gereken buymuşçasına susmuştu ve beni gerçeklikle baş başa bırakmıştı.
Sapladığım bedendeki kanlı bıçağa bakıp geri çekip tekrar sapladığımda sendeleyip bir adım geriye gitmesiyle bende bir adım atmıştım elimdeki kanlı bıçakla. Eylül kurtulmuştur. Belki bir adamı - adam demeye bin şahit ister - yaralamıştım ama Eylül kurtulmuştu. Bundan sonra bizi nelerin beklediğini bilmediğimiz derin bir boşluğa bırakmıştım, bunu çok değil bu yaptığımın şoku üstümden geçtiğinde fark edicektim ama iş işten geçicekti.
Bu hikayede beni, bizi yalnız bırakmayın olur mu? Çünkü biz bu bataklığa bir sefer battık çıkmak çok zor olucaktı.
Bölümü beğendiniz mi???
Beğenenler yıldızı doldurup yorumlarını paylaşsın bizimlee
Saygılarımızla B&Z
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM SESSİZLİĞİ
ActionEllerim titriyordu her titreyişte yere damlayan kanların çıkardığı ses ortamın sessizliğine tezat çığlık çığlığaydı. Hepimiz susuyorduk, korkuyorduk. Önümüzde ölü bir beden! Soru soramıyorumdum kendime, kimse tek kelime edemiyordu, ölüm aslında ço...