17.Bölüm- Korku Dolu Başlangıç-

90 29 26
                                    

Medya; Eylül Naz Kaya💖

'Ölüm bir son mudur yoksa yeni bir başlangıç mı?'
~Arya Çelik~


Eylül Naz Kaya'nın Anlatımından ;

Derinden gelen boğuk sesle gözlerimi yeni güne açarken bu sesin yastığımın altında olan ve titreşimde kalan telefonumun sesi olduğunu anlamamla yatakta ufak bir arbedenin sonunda telefonuma ulaşmıştım. Ah size çok deli yattığımı söylememiş miydim?

Telefonu elime aldığımda 25 cevapsız çağrı görmemle şokla gözlerim büyümüştü. Arya beni niye bu kadar aramıştı, bir şey mi olmuştu acaba? İçimi saran korkuyla tam onu arayacakken çalan kapıyla yataktan kalkarken bir yandan da Arya'yı arıyordum. Dış kapının oraya gelirken Arya hala cevap vermemişti. Dış kapıyı açmamla yüzü yaşlarla kaplı Arya'yı görmek sabah sabah beni tekrar şoka uğratmıştı. "Allah'ım çok şükür iyisin" diyip kollarını boynuma sarmasıyla ilk ne yapacağımı şaşırıp şaşkınlıkla karşımdaki duvara düz bir bakış atıp ne yaşadığımı sorguladıktan sonra kendime gelip kollarımı belinde birleştirip bende ona sarıldım.

İç çekişleriyle bana sarılmaya devam ederken bana ulaşamadığı için korktuğunu yeni yeni idrak ediyordum. Kendime o kadar çok kızıyordum ki şuan ona bu korkuyu yaşattığım için. Sırtını sıvazlarken "Arya, özür dilerim, telefonum sessizde kalmış bende dün gecenin yorgunluğuyla uyuya kalmışım." dedim. Arya başını omzumdan ağır ağır kaldırıp yüzüme dokunarak "ödümü kopardın salak, nerdesin sen?" dedi hafif bir tebessümle ve omzuma şaplak atarken. Gözleri yaşlı yaptığı harekete kahkaha atarken benle beraber o da gülmeye başlamıştı.

Şimdi farkediyordum da onunla böyle gülmeyi ne kadar çok özlemişim...

Şu birkaç aydır hiç gerçekten gülmediğimi hatta doya doya mutlu bile olamadığımı fark etmiştim aniden. Neler yaşamıştık biz böyle? Değer miydi, nefsine sahip çıkamayan erkek müsveddesi uğruna hayatımızı bu derece yok etmeye değer miydi?

Evet belki hiçbir zaman doya doya mutlu olamamıştım ama yaşıyordum, yaşıyorduk biz. Şimdi ise neden yaşayamadığımı hissediyordum. Belki ruhum bedenimi terk etmemişti ama ben düşüncelerimde öldürmüştüm kendimi. Yaşamak hiç bu kadar zor olmamıştı ve ben ne yaşarsam yaşayayım hiç bu kadar ölmeyi dilememiştim.

Ölüm dört harflik kısacık bir kelime iken bizim hayatımızı yerle bir etmişti. Birini öldürmüştü Arya, benim yüzümden. Belki diyorum belki o gün kapıyı açmasaydım bunlar başımıza gelmezdi sonrasında ise kader diyorum yaşayacağımız varmış ki yaşıyoruz bu zorlukları. Dayan diye fısıldıyor sonra içimde bir ses ve tekrar duyuyorum o sesi sen tek başına nelerle baş ettin dayan pes etme.

"Eylül" diyen sesle daldığım düşüncelerden kurtulup gözü yaşlı Arya'ya çevirdim tüm odağımı. "Daldın bir anda." diyip sağ eliyle sol kolumu hafifçe okşayıp "Korkuttum senide değil mi sabah sabah." diyip sevecenlikle gülüp "hadi içeri girelim kaldık kapı ağzında öylece" diyip sanki daha demin korkuyla bana sarılıp ağlayan o değilmişçesine gülümseyerek içeri girdi onun bu halleri beni şaşkınlığa uğratırken aslında Arya'nın her zaman sorunları var olmamış gibi yaptığı aklıma geldiğinde omuz silkip bende peşinden içeri girdim.

Arya ile sessiz geçen kahvaltı serüveninden sonra oturma odasına ellerimizde kahveyle geçip konuşmak için zaman yaratmaya çalıştık birbirimize.derin bir nefes alıp "Arya şimdi senden tek istediğim beni dinlemen ."diyip bakışlarımı bir süre etrafda gezdirip söyleyeceklerimi toparlamaya çalıştım hoş ne kadar toparlıdığımda tartışılırdı ama bu sessizliği çokta uzatmak istemeyerek,

ÖLÜM SESSİZLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin