Bölümü Beğenip yorum yapmayı unutmayın lütfen Betül & Zeynep ❤️
İyi okumalar 💅🏻
"Kendimle verdiğim bu savaşta hep kaybettim, beni ben kabul etmezken dünya neden etsin ki? "
~Arya Çelik~Arya Çelik'in Anlatımından ;
Etrafımda dönüp gelen sesi çıkartanın kim ya da ne olduğunu ararken titreyen bedenim ve kamaşan gözbebeklerim bana hiç yardımcı olmuyordu. Titreyen bacaklarımla o son atacağım adımı benim atmama gerek kalmayacak gibiydi.
Dengemi kaybedip ileriye, uçuruma doğru savrulan bedenimi kurtaran son anda belimi çepeçevre saran kollardı. Çığlık atıp toprağın üstüne ben bir tarafa beni kurtaran beden bir tarafa devrilmiştik. Bedenim histeri krizi geçiriyormuş gibi titrerken başımın yerde olmamasına rağmen dönmesini bariz bir şekilde hissediyordum, başımı kaldırıp beni kurtaranın kim olduğuna bakmaya bile cesaret edemiyordum, kimdi bu? Mert miydi? Beni takip mi etmişti?
Yaklaşık 5-10 dakika kadar yerde o şekilde hareketsiz kaldıktan sonra kalın ve sert bir sesin "Hanımefendi iyi misiniz? Napıyordunuz o uçurumun kenarında?" diye sormasıyla başımı anca kaldırabilmiştim. Bu duyduğum ses yabancı bir erkek sesiydi. Geldiğim yol ıssız bir yolken yine mi yanılmıştım tıpkı o adamı gömdüğümüz yerin ıssız olduğunu düşündüğüm gibi.
" Ben.. ben bir şey yapmıyordum. Siz kimsiniz?" titreyen vücudumla birlikte sesimde aynı şekilde titriyordu. Ben herkesi geride bırakıp ölmeyi göze almıştım bu kadar mı korkmuştum, bu kadar mı gözümü karartmıştım. Gözümden akan yaşlarla birlikte hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ben canıma kıymaya çalışmıştım hem de hiç tereddütsüz. Değer miydi peki? Anneme, Eylül'e ve Mert'e bu duyguyu yaşatmaya değer miydi? Nasıl düşünebilmiştim bunu, nasıl intihar etmeyi düşünmüş ve eyleme dökmeye çalışmıştım.
Ellerimi yüzüme kapatıp düştüğüm yerde hıçkıra hıçkıra ağlarken yanımdaki yabancıdan ses çıkmıyordu ve bu benim işime geliyordu. Ağlamam gerekiyormuş gibi hissediyordum ve hıçkıra hıçkıra ağlamak çok iyi gelmişti.
"Al" yüzümdeki ellerimi çektiğimde önüme uzatılan peçeteyle "Teşekkür ederim." diyip peçeteyi alıp yüzümü silerken yabancı "Niçin buradasın? Gördüğüme göre de kendini öldürmeye çalışıyordun, yazık değil mi gençliğine, hayatına?" düşündüm gerçekten bir an durup düşündüm. Yazık değil miydi bana gerçekten? Bu yaşadıklarım reva mıydı? Bu kadar mı geçmiştim kendimden?
"Ne yaşadığımı bilmiyorsun? Oradan konuşmak kolay tabii." diyip yüzüne çevirdim bakışlarımı ve o anda saliselik yüzünde oluşan buruk tebessümün yok oluşuna şahit oldum. Kimdi bu yabancı?
"Ne yaşamış olursan ol kendini öldürmeye, seni sevenleride çaresiz bir acıya boğmaya değer mi?" düşündüm değmeyeceğini biliyordum. Ama bende bu kadar yükü kaldıracak kadar güçlü değildim, bu çok fazlaydı. Bir anlık düşünceyle atmıştım uçurumun dibine kendimi, şuan karşımda beni izleyen yabancı olmasaydı belkide ölüydüm şimdi.
" B.. ben bir an kendimi kaybederek geldim buraya kadar, s-sanki düşünemiyordum, beni biri ele geçirmiş gibiydi" derken gözümdeki yaşlar dinmek yerine hızlanmıştı. Yere düştüğümden beri bozmadığım pozisyonunu bozup oturup dizlerimi kendime çekerken yanımdaki yabancınında aynı benim gibi oturduğunu göz ucuyla bakarken görmüştüm.
"Anlıyorum ama değer mi peki? Canına kıymana geride acılı bir aile bırakmana." değmezdi. Annemin gözü yaşlı mezarıma gelmesine değmezdi, Eylül'ü tek başına bırakmama değmezdi, Mert'i sevdiğim adamı tek başına bırakmama da değmezdi. Ben ne akılla düşünebilmiştim bunu hala şaşkınlık vardı üstümde. Ya bu yabancı olmasaydı o uçurumdan atlar mıydım? Yapar mıydım bu saçmalığı gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM SESSİZLİĞİ
AcciónEllerim titriyordu her titreyişte yere damlayan kanların çıkardığı ses ortamın sessizliğine tezat çığlık çığlığaydı. Hepimiz susuyorduk, korkuyorduk. Önümüzde ölü bir beden! Soru soramıyorumdum kendime, kimse tek kelime edemiyordu, ölüm aslında ço...