Evett sevgili okurlarımızz, yeni ve şimdiye kadar yazmış olduğumuz en uzun bölümle karşınızdayızzz :))
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın vee tabiki oy vermeyi de...
Bölümü yazarken dinlediğim müzik medyada, dinlerseniz duyguları daha iyi hissedersiniz diye düşünüyorum 🙃
Şimdiden teşekkür ederiz, keyifli okumalarr 😊🤍
'Kağıttan yapılan bir gemiydi hislerim, değer verip uğraşarak yapıp suyla buluşunca yok olan..'
~Eylül Naz Kaya ~
Arya Çelik'in Anlatımından;
Eylülle beraber onların sokağına girdiğimizde herkesin dilinde olan cümleler tüm korkularımızı gün yüzüne çıkarmıştı, herkesin dilinde bu sokağı gören bir mobese kaydının Karan' ın eline geçtiğine dair bir söylenti vardı.
Bu durum Eylülle beni öyle kötü bir hale sokmuştu ki ikimizin de birbirine bakacak cesareti yoktu, ya benim eve girdiğim ana ait bir kayıtsa ya da en kötüsü cesedi evden çıkardığımız bir kayıtsa, peki ya adamın Eylül'ün evine girdiği bir kayıtsa?
Allahım kafayı yiyecektim bu nasıl bir sınavdı, nasıl bu kadar çaresiz bir hale girmiştik. Kafayı yemek üzereydim, bu durumdan nasıl kurtulacaktım?
Kafamdaki düşüncelerin ağırlığından taşıyamaz olmuştum artık kendimi, uyumak istiyordum, saatlerce, günlerce. Yok olmak istiyordum bu dünyadan, biteyim, kaybolayım istiyordum, kimseye görünmeyeyim mesela bundan sonra. Attığım adımlarım ölüme götürsün beni, bir yok oluş hayatımın her yanındayken ne dileyebilirdim ölümden başka?
"Arya" diye seslenen Eylül'le içimdeki telaş ve korkuyu bastırmaya çalışarak "Bir şey olmayacak Eylül." buna kendimde çok inanmak istiyordum ama içimdeki ses bu işin öyle sessiz sedasız bitmeyeceğini bas bas bağırıyordu. "Napacacağız şimdi?" işte bu soruya verecek bir cevabım yoktu. Kaçıp gidelim desem ilk önce annem bu düşünceye prangayı vuruyordu. Onu tek başına bırakıp gidemezdim, bunu ona tekrar yaşatmaya hakkım yoktu. Bir diğer nedeniyse kaçarsak Karan bey'in tüm şüpheleri üstümüze çekerdik. O yüzden hiçbir şey yokmuşçasına yaşamamız gerekiyordu, sanki o adam hiç ölmemiş gibi biz o adamı hiç tanımıyormuşuz gibi vicdanımızı köreltip hayatımıza devam etmemiz gerekiyordu.
"Eylül düşünme.." diyip ona doğru dönüp yaş dolmuş gözlerine bakıp "Düşünürsek biteriz. O yüzden devam edicez hayatımıza sanki hiçbir şey yokmuşçasına, hiçbir şey yaşamamışçasına tamam mı?" dediğimde Eylül'ün gözünden akan yaşla aslında ondan çok zor bir istekte bulunduğumu fark etmiştim. O bir günde hayatın sillesini yemişti o adamdan ve ben ondan her şeyi unutup hayatına devam etmesini istiyordum. Kendimden de...
Bu imkansızdı, her şeyi unutup hayatımıza devam etmemiz imkansızdı ancak birbirimize verdiğimiz sözü de tutmak zorundaydık, madem bir yola çıktık, madem böyle zor bir karar verdik sözümüzün arkasında olmak zorundaydık, güçlü kalmalıydık.
***
Sokağı bir şekilde atlatıp Eylül'ün evine girmiştik, Karanın bizi görmemiş olması ve kimsenin bizle konuşmuş olmaması çok işimize gelmişti açıkçası. Ancak onu sokakta görmememiz ikimizide tereddüte sokmuştu. Kamera kayıtlarını bulduysa muhakkak burada olmalıydı, belki de bizi sorguluyor olmalıydı ama bu adam ortalarda yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM SESSİZLİĞİ
ActionEllerim titriyordu her titreyişte yere damlayan kanların çıkardığı ses ortamın sessizliğine tezat çığlık çığlığaydı. Hepimiz susuyorduk, korkuyorduk. Önümüzde ölü bir beden! Soru soramıyorumdum kendime, kimse tek kelime edemiyordu, ölüm aslında ço...