Normalde bu hafta bölüm atmayacaktım ama içimden geldi bir an... aslında bu yoktu
Keyifli okumalar...
✨
Gözlerimi araladığımda üzerimde tonlarca ağırlık var gibi hissediyordum. Ama biraz da olsun daha iyi gibiydim, gözlerimi aralar aralamaz göğsüm yine ağrıdan sancısa da üşümediğimi hissettim.
Hâlâ o koltuğun üzerindeydim, tam karşımda yanan sobayı ve üzerimdeki yün yorganı fark ettim. Soğuktan titremesem de acıdan titriyordum. Hava karanlıktı, kar yağmaya devam ediyordu.
Sobanın tam önünde bir taburede oturan, elindeki odunu ateşin içine sokup çıkartan Artem'i gördüm, üzeri çıplaktı. Dövmelerle kaplı değildi sırtı, ama omuzuna ve boynuna doğru uzanan dövmeleri vardı.
İp ile bağlı değildim, kaçamayacağıma karşı ya çok emindi ya da çok aptaldı. Beni tanımıyordu, hayatında görebileceği en inatçı insandım ve en sonunda onu kendi ellerimle ben teslim edecektim
adalete. Beni haftalarca kale almayan onlarca insana aslında gerçeği nasıl gördüğümü gösterecektim, özellikle Kardelene.Kardelen... beni aramaya başlamış mıydı? Evde olmadığımı fark edince korkmuş muydu? Mezuniyet de beni kürsüye çağırdıklarında ne olmuştu... yokluğumu nasıl örtbas etmişlerdi? Anıl ne yapmıştı, beni arayınca ulaşamadığı için paniklemiş miydi?
"Uyanmışsın" Sesini duymamla gözlerimi yüzüne çıkarttım. Terliydi, vücudu da aynı şekilde. Ateşten dolayı parlıyordu, vücut çalışmış gibiydi. Ya da birilerini doğrarken terlemişti, aklıma başka bir şey gelmiyordu. "Aç mısın?"
Bana sorduğu bu aptal sorulardan da sıkılmıştım. Uyanmışsın, üşümüşsün, aç mısın... bunlar bariz belli değil miydi? Bu herif ya gerizekalıydı ya da bunları söyleyecek olmam ona farklı bir haz veriyordu.
Çok açtım, günlerdir yemek yememiştim. Yemek önemli değildi ama su dahi içmemiştim. Dişlerimi kenetledim birbirine. "Umurunda mı?" diye sordum, sesim kısıktı ve neredeyse çıkmıyordu bile.
Elindeki odunu sobanın içine attı, ellerini birbirine vurup temizlerken sakince ayağa kalktı. "Değil" dedi. "Ama en azından nefes alıyor olman lazım"
Üzerime doğru geldiğinde yutkundum, kalın yorganı kemikli parmaklarıyla tutup bacaklarıma doğru attı. "Kalk" dedi. Burnumdan sert bir soluk verdim, gözlerimi suratına dikip tek elimle koltuğa tutundum ve doğrulmaya çalıştım. Göğsümdeki ani sancıyla gözlerim büyürken öylece durdum, acı dolu bir soluk verdiğimde donuk bakışlarla beni izliyordu.
Birden koltuk altlarımdan tutup beni kaldırdığında bağırmamak için dudaklarımı dişledim. "Kaburgalarını kırdık sanırım" dedi, rahat rahat konuşması kanıma dokunurken o kırdığın ananın porselen takımı mı diye sormamak için dişlerimi sıktım. "Zorluk çıkartmadan yemek yersen sana doktor bulurum" Sesi öyle soğuk, öyle sıradandı ki bedenim geriliyordu.
Tek kolumu tutup büyük adımlarla ilerlemeye başladığında acıyla inledim. "Yavaş" diye mırıldandım. "Canım acıyor, yavaş"
Bir an aklıma Anıl ile yaptığımız canım acıyor muhabbetti geldiğinde gözlerimi kapattım ve irkildim bir anlığına.
Koluma daha sert asılıp beni mutfak olduğunu düşündüğüm basık yere soktu. Ufak bir tezgah, tüp ve küçük bir ocak vardı. Mini bir buzdolabı ve beş kişilik bir ahşap masa vardı. O masanın etrafında oturan üç adam gördüm. İkisi dün gece gördüğüm esmer ve sarışın adamdı. Bir adam daha vardı, esmerdi.
Kaşlarım çatıldı bir an, daha önce görmüştüm sanki onu.
Beni sandalyelerin birisine doğru sertçe ittirdiğinde düşmemek için sandalyeye tutundum, sandalye ile beraber devrilecek gibi olduğumda Artem sandalyeyi tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canbaz
Teen FictionHer şey yeni mezun bir hukuk öğrencisinin ülkenin başkanını vuran azılı bir katilin davasını çözmek istemesiyle başlar... +18, cinsellik, argo ve olumsuz davranışlar vardır. İki erkeğin ilişkisini konu almaktadır.