Medya: Artem
Keyifli okumalar dostlar...
✨
Önümdeki tablo bana çok uzaktı, sürekli dalıyordum bir yerlere. Cidden, o gün ablamın sözünü dinleyip o evden çıkmasam ne olurdu?
"Anlat artık Han" dedi İbrahim, sert çehresi şimdi daha korkutucuydu. "Ne konuşacaksanız konuşun bitsin"
O dağlık evden başka bir eve gelmiştik. Daha yüksekteydi burası, daha büyüktü, daha korkutucuydu ama içi daha ferahtı. Neden ev değiştirmiştik bilmiyordum ama sanırım Ivan yüzündendi. Çağatay üzerimdeki kazağı makas ile kesmiş, dikiş için eşyalarını hazırlıyordu. Ben gözümü kırpmadan önümde oturan adama bakıyordum.
"Evet Oğuzhan anlat hadi" dedim, hissettiğim acının aksine ona ölesiye öfkeliydim. "Nasıl ihanet ettin bana?"
Artem tam yanımda oturuyordu, ağzımdan çıkan şeyleri umursamadan telefonunu çıkartıp kolumun fotoğraflarını çektiğinde dişlerimi sıktım. "Ne yapıyorsun?"
"Ablana atacağım" dedi saklama gereği duymadan, suratımı buruşturdum. "İstemiyorum" dedim, gözlerim sızlıyordu. Beni umursamadan kolumun fotoğraflarını çekmeye devam etti. Bakışlarımı Oğuzhana çevirdim.
"Bana bunu neden yaptın?" diye sordum tekrar, kolumu bir eliyle tutmuş Arteme baktı ve daha sonra gözlerini ağır ağır yüzüme çevirdi.
"Adalet" dedi. Kaşlarım havalandı, alayla gülümsedim. Yüz ifadesi ciddiydi, kaskatıydı bana bakarken.
"Senin adaletin bu mu tek göz?" diye sorduğumda ifadesi kırıldı, gözleri boynuma indi ve oradaki Kardelen dövmesine baktı dalgınca. Ilgaz kolumu hafifçe çevirdiğinde acıyla nefes çekip bu seferona baktım. Pamuğa döktüğü bir sıvıyı koluma sürüyordu, Çağatay'ın elindeki iğneleri gördüğümde gözlerimi kırpıştırdım.
"O iğneleri ne yapacaksın?" diye sordum bana yakışmayan bir salaklıkla, ne zaman karşı koltuğa gidip oturduğunu bilmediğim Artem bana baktı, hala inanılmaz öfkeli duruyordu. Ilgaz "Voodoo bebeğini yaptık, ona saplayacağız" diyerek beni alaya aldığında yutkunmaya çalıştım, Çağatay da hafifçe güldü.
Artem ifadesizce bize bakarken tek bacağını diğer bacağının üzerine atarak olduğu yerde yayıldı. İşaret parmağındaki yüzükle oynuyordu. "Kolumu uyuşturulmadan iğne sokmam" dedim gözlerine bakarak, neden ona söylemiştim bilmiyordum.
"Uyuşturucu iğnemiz yok ne yazık ki kırık kaburga" dedi Ilgaz hafifçe gülerken, pamuğu koluma sürtmeye devam ediyordu. Gerçekten bu konu benim için ne kadar yıpratıcıydı farkında değiller miydi? Böyle pervasız olmak zorunda mıydılar?
"Ne demek.." bir an yutkunma ihtiyacıyla duraksadım. "Uyuşturucu yok derken?"
"Valla yok yani" dedi Ilgaz yarım ağız gülerken. "Ama zımbayla dikeriz, hızlı olur"
Gözlerimi kırpıştırdığımda Oğuzhan birden ayağa kalkıp dış kapıya doğru ilerledi. "Yarın gelirim konuşuruz, maruz kalamayacağım buna" dedi ve kimseden bir cevap beklemeyerek gittiğinde arkasından baktım. Şu an koluma girecek iğneden başka bir şey düşünemiyordum.
"Uyuşturucu alsanız yarın, öyle diksek" dedim tedirgince bacaklarımı sallarken, gerçekten korkuyordum.
"Yarına kadar yara açık kalırsa mikrop kapar, o zaman hastaneye gitmemiz gerekir çünkü ateşlenirsin de. Büyük ihtimalle ateşleneceksin de ama enfeksiyon kapmasını istemiyorsak hemen şimdi dikmeliyiz"
"Ya kuduz olursam?" diye korkuyla sorduğumda Ilgaz neşeli bir kahkaha attı, şaşkınca onu izlerken birisi sertçe masaya vurdu. İrkilip öfkeyle sarışın adama bakan İbrahime baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
canbaz
Teen FictionHer şey yeni mezun bir hukuk öğrencisinin ülkenin başkanını vuran azılı bir katilin davasını çözmek istemesiyle başlar... +18, cinsellik, argo ve olumsuz davranışlar vardır. İki erkeğin ilişkisini konu almaktadır.