Bölüm 3- Dövme Atölyesi

13.1K 1.3K 654
                                    

Medya: İlkay Ekren

Geçiş bölümü... keyifli okumalar gençler

Islak saçlarımı havlu ile kuruturken diğer elimde diş fırçasını tutup ağzımdaki köpüğü tükürdüm ve su ile ağzımı çalkaladım. Aynadan dişlerime son bir defa bakıp altıma gri rahat bir eşofman geçirip üzerime beyaz bir tişört, onun üzerine lacivert kalın bir sweat giydim. Ayakkabı olarak beyaz bilekli sporlarımı çıkarırken saati kontrol ettim. Anıl zibidisinin on dakikaya kapımın önünde olması lazımdı.

Ablam bir haftadır neredeyse eve gelmiyordu. Sürekli ya karakolda yada ofisteydi. Ağzıma attığım naneli sakızı çiğnerken ıslak saçlarımı öyle bırakıp ablamın çalışma masasına doğru ilerledim. Darmadağındı.

Kendimi rahat deri koltuğa bırakırken dosyalarını alıp tek tek okumaya başladım. suikaste dair pek bir şey yoktu burada. Başkan komada diye duymuştum. Odaya giriş izni olan bir kaç kişi vardı ve o bir kaç kişiden birisi baş savcı olan Kardelen Ekrendi. Odaya girip çıkabiliyor, durumunu istediği gibi araştırabiliyordu.

O sırada sorgu zamanı masaya koyulan o ikizlerin dosyalarını gördüğümde sırıttım. Bingo!

Onlar hakkında onlarca bilgiyle dolu olan kağıtların başında ikisininde fotoğrafı vardı. Bir an merakla isim olan kısımı kemikli ellerimle kapatıp yalnızca resimlerine baktım. Sol taraftaki resimin Arteme ait olduğuna emindim, elimi yavaşça kaydırarak merakla altında yazan isme baktım.

Artem Karaca

Öyle barizdi ki, bakışlarından anında çıkartabiliyordum hangisi olduğunu. Çünkü Artemde hissettiğim tedirginliği Arene bakarken hissetmiyordum.

Derin bir nefes alarak diğer bilgilere bakmaya başladım. Beş ağustos doğumlulardı, yaşları otuzdu. Doğum yerleri... Rusya mıydı? Ama soy isimleri türkçeydi.

Telefonum çaldığında dosyayı kapatmadan arayanı cevaplayıp omuzumla kulağımın arasına sıkıştırdım. Babalarının isimleri Yusuf'tu. Anneleri sanırım rusdu, ismi Daria idi.

"Efendim?" diye mırıldandım.

"Aşağıdayım be oğlum, hadi kıçım dondu" dediğinde sertçe nefesimi üfledim. "Arabayla gelmedin mi?"

"Yok motorla geldim" dedi.

"Oğlum ben senin arkana binmem" dediğimde güldüğünü duydum. "Tamam sen sürersin, ben binerim sana"

"İmalı imalı konuşma göt" diye homurdandığımda o da güldü. "Hadi hadi bekliyorum, kaskını da al"

"Tamam" dedikten sonra bir şeyler daha söylerken yüzüne kapattım. Telefonumdan ikizlerin dosyalarının fotoğraflarını çektikten sonra odamdaki siyah kaskı alıp evin kapısını kapattım ve şifreyi tekrar girdim. Kapının kartını alıp asansöre doğru ilerledim. Eve ya şifreyi girerek yada kart okutarak girilebiliyordu. Sık sık şifreyi değiştiriyordum tek başıma kaldığım için.

Zemin kata basıp telefondan kronometreyi açtım, geçen otoparka koşarken asansörün kaç saniyede zemin kata ulaştığını merak etmiştim.

Tam bir dakika yedi saniye olduğunda kapılar açıldı, üç saniye geç tahmin etmiştim demek ki. Merdivenlerden koşarak iki dakikadan fazla sürüyordu. Güvenlikli sitenin çıkışına doğru yürürken güvenliğe ufak bir kafa selamı verdim, kapılar açıldığında motoruna yaslanmış bekleyen Anılı gördüm.

"Hoş geldin bebeğim" dedi vıcık vıcık konuşarak. Gözlerimi devirirken "Hoşbuldum" dedim gülümseyerek. Sırıtarak elimdeki kaska baktı.

"Oha ablanın hediye aldığı.. onu ben takayım mı lan?" dediğinde sırıtarak ona doğru uzattım. "Taş kafana girerse tak"

canbazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin