Bölüm 16- Öfke

13.3K 1.4K 1.3K
                                    

Medya: Artem

Geçtik yeni bölümlere, normalden daha uzun bir bölüm, keyifli okumalar...

Tam göğsümün üzerinde atamadığım, kurtulamadığım bir ağırlık vardı. Yine o ahşap evde, sönmeye yakın bir şekilde yanan sobalı odadaydım. Koltuğun üzerinde, sağ kolumun iç kısmındaki ısırık izine bakıyordum.

Geçiyordu neredeyse, öyle sert bir şekilde davranmamıştı tenime ama hızlı etkilenen ve her an iz kalmaya meyilli bir cildim vardı. Hassas bir adam değildim, zor hasta olurdum ama birisi tenime uzun bir süre parmağını bastırsa kızarık kalırdı bir süre. Bu ablamda da vardı, annemde de.

Diğer kolumda ise bir sargı vardı. Çağatay dün pansumanını yapmış ve hep beraber gitmişlerdi. Vaşağın saldırdığı o izler kalıcı olacaktı tenimde biliyordum, ben buradan kurtulsam, psikologlara gidip tedavi dahi olsam unutamayacaktım.

Daha fark edemiyordum ama tüm hayatım değişmişti. Ben, mezun dahi olamamıştım.

Gözlerimin tekrar ve tekrar yaşardığını hissettiğimde sızlayan burnumu çekip buğulanan gözlerimi sildim elimle. Son günlerde durmadan melankolik bir ruh haline, sürekli ağlamaklı bir tavıra bürünüyordum elimde olmadan.

Ama ağlamanın sızlanmanın bir faydası yoktu, ben ablamda da unutulmayan izler kalmasına izin vermeyecektim, başkanı öldürmesine müsaade etmeyecektim. Ivan'ın yatağına girmem benim kurtuluş biletim miydi? Girerdim.

Hayır gram güvenmiyordum Artem'e, yemin ederim biraz bile güvenmiyordum. Belki yarın gece o yatakta sadece bulunmaktan daha kötüsü olacaktı ama kurtulacaktım en sonunda buradan. İstanbula gidecektim, diplomamı alacaktım, iyileşecektim. Artem hayatımdan çıkacaktı, tek bir şifre yapacaktı bunları.

Pencereden Rusya'ya yağan karı izlerken içeriye adımladı birisi. Artem tam kafamın yanına oturduğunda bacaklarının saçlarıma sürttüğünü hissettim. Bir koltuk daha vardı, siktirip gitseydi keşke.

Güneş de açmıyordu burada, kar da erimiyordu. Mavi gökyüzü dahi sisten dolayı buğulanıyordu. Kardan da nefret ediyordum artık, soğuktan da.

"Planı tekrar anlatmama gerek var mı?" diye sordu.

"Yok" dedim kısıkça, kolumdaki silik ısırık izine son defa bakıp elimi başımın altına koydum ve gözlerimi kapattım. Uyumak istiyordum biraz, kafam öyle çok bulanmıştı ki Artem'in insanlık dışı hareketlerinden etkilenecek kadar pervasızlaşmıştım.

"Yangın alarmı çalacak" dedi. "O sırada sana verdiğim tozu içkisine dökersin. Bakmak için odadan çıkacaktır"

Oda demesi bile midemin sancımasını sağlarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Onunla aynı odaya girme düşüncesi bile korkunçtu. "Ya şifreyi göremezsem?" diye sordum, gözümün içine baka baka kasayı açacak değildi.

"İçkiyi içip sızdığı zaman parmak izini okuturuz, en kötü kasayı yerinden söker götürürüm. Odaya ulaşalım yeter"

"Ya insanlar fark ederse? Hem sen odaya nasıl gireceksin, bir sürü insan olacaK" korku birden bedenimi ele geçirirken aniden kafamı kaldırıp başımda oturan adama baktım, zaten bana bakıyordu. "Odası yüksekte, tırmanamazsın bende atlayamam. Kasayı da sökemem o kadar güçlü değilim, bayılsa bile ona dokunup kasaya kadar sürüklemem. Uyanır diye çekinirim, hem her şey yolunda gitse, şifreyi görsem kasetleri alsam bile odadan çıkınca soğukkanlı davranamam. Titrerim, fark ederler beni. Yangın alarmı çalarsa korkarım, bana yaklaşırsa rol yapamam. Ona içki de doldurama-"

canbazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin