Yardım

17.3K 1.6K 759
                                    

Miran Ağa iki gündür uğramadığı için Berat abi son derece üzgündü. Bu kadar takacak bir durum olduğunu düşünmediğim için bu hareketlerini anlamlandıramıyor, dolayısıyla fazla destek de olamıyordum. Bu yüzden yanlış bir şey söyleyip daha da üzmemek için sesimi çıkarmıyordum.

Sonuçta adamın buraya geliş amacı işleriydi. Büyük bir iş olmasa ta Mardin'den kalkıp İzmir'e bizzat kendisinin gelecek hali yoktu. Tek telefonuyla birçok şeyi hallettiren tiplere benziyordu ve elinde olsaydı bunu yapar, kendisini yormazdı.

Hal böyleyken sırf yanına daha çok uğrayamıyor diye surat asmasını anlamsız buluyordum. Tamam, tek yakın arkadaşından aylardır haber alamayan birisi olarak belki de Berat abiyi anlamam gerekirdi ama bu hayatta hiç kimseye çok fazla güvenmediğim gibi en yakın arkadaşıma da güvenemiyordum. Bir gün herkesle aram açılabilirdi, dünya böyle bir yerdi.

Berat abinin bana verdiği odada valizimi açmış, hala bir gün kalacak yer bulurum umuduyla yerleştirmediğim kıyafetlerim arasından bir şeyler seçiyordum. Lacivert ve beyaz renklerinin karışımı bandanamı, beyaz tişörtümü ve koyu renk pantolonumu çıkardım dışarı.

"Yine hazırlanmışız, nereye böyle?"

Üzerimi giyer giymez odaya dalan Berat abiyle yerimde sıçradım. Bu adamın hayalet gibi bir yerlerden fırlamasından korkmaya başlamıştım cidden. Adam yalnız yaşamaya o kadar alışmıştı ki kapı tıklatma gibi bir adeti yoktu.

"İş bakmaya devam edeceğim abi."

"Oğlum ben sana şu tarzını değiştir demedim mi?" yüzünü buruşturarak bilekliklerime ve bandanama baktı. "Karı gibi dolanıyorsun ortalıkta."

Kendine has ağzıyla konuştuğunda göz devirmemek için tuttum kendimi. Başkası olsa diklenir, muhtemelen aramızı bozardım ama onun evinde yaşadığım için sesim kedi gibi çıkıyordu.

"Abi, böyle giyinmeyi seviyorum ben."

"Nereden gördün de özendin anlamıyorum ki!"

"Kimseden özenmedim, hoşuma gidiyor sadece."

"İyi iyi." dedi, somurtarak. "İş bulamazsan da sıkma canını. Hallediyorum ben biliyorsun." güven verircesine tebessüm edip öyle ayrıldı odadan.

Koskoca adam olmuştum, bugüne bugün on sekiz yaşındaydım ve evde yatıp bana bakmasını beklemek saçmalık olurdu. Çalışıp para kazanmalı, eve katkıda bulunmalı ve en önemlisi de birikim yapmalıydım. Sonsuza kadar burada kalabilecek sabra sahip değildim çünkü.

Berat abiye çıktığımı söyleyip telefonumu aldığım gibi ayrıldım evden. Hava soğuk olursa diye yanıma aldığım ince kapüşonumu üzerime giyip ellerimi ceplerine yerleştirdiğimde üzerimde hissettiğim bakışlar içimde bir yerlerin gururla kabarmasına sebep olmuştu. Aptalca olduğunu biliyordum ama mahalledeki kızların dışarı çıktığım her an bana bakması hoşuma gitmiyor değildi.

Yan yana oturan birkaç kızdan sarışın olanın hareketlendiğini fark ettiğimde başımı eğip hiç görmemiş gibi ilerlemek istedim. Tamam, bakışmak falan fena değildi ama kadınlarla konuşmaktan fazla hoşlanmıyordum. Tuhaf geliyordu, samimi davranamıyordum ve hiç bir zaman da davranamamıştım. Bu yüzden eğer gelip benimle flört eder gibi konuşursa ne yapacağımı bilemezdim. Kabalık etmek istemiyordum.

Hızlı hızlı yürümem hiçbir işe yaramadı. Sadece birkaç saniye sonra tam yanımda beliren kız upuzun saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken yüzünde heyecanlı bir gülümseme vardı.

"Selam." dedi, özgüvenli bir ses tonuyla. "Ebru ben."

Uzattığı elini tutup gülümsemek benim için çok zordu fakat bunu yapabilmeliydim. "Ege."

Ağa • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin