Saracağım yaralarını

10.8K 1.1K 439
                                    

önceki bölüme bir göz atın derim, unutmuşsunuzdur🫶🏻

*

Uzun bir süre boyunca ağlamanın getirdiği halsizlikle hâlâ arada sırada içli içli soluklanıyor, burnumu çekiyordum. Göğsünde uzandığım Miran ise nazik hareketlerle saçlarımı okşamayı bir an olsun bırakmıyordu.

Son iki saat içerisinde olaylar takip edemediğim bir hızla ilerlemişti.

Mesela şu an, arabanın arka koltuğunda oturup sakinleşmeye çalışırken Mardin'e gitmek üzere yola çıktığımızın bilincindeydim ama kimseye engel olmuyordum.

O kafenin arka bahçesinde ağlarken Miran'ı görüp sıkıca sarıldıktan sonra beni arabasına götürmüştü. Şu anki gibi bir pozisyonda oturmuş, gözyaşlarımı silip yaralanmış parmağıma öpücükler kondurarak sakinleşmem için uğraşmıştı.

Osman'ın evinin önünde durduğumuzda, yol boyunca konuşmadığımız için içeri girip biraz vakit geçiririz diye düşünüyordum ama Miran, eşyalarımı toparlayıp arkadaşlarımla vedalaşmamı istemişti.

Evimize gidelim, cümlesinden kastının Mardin olduğunu o anda öğrenmiştim.

İlk başta işlerin bu kadar hızlı ilerlemesinden tedirginlik duyduğum için kabul etmemiştim. Sonuçta sorunlarımızı arkada bırakıp devam etme kararı alalı sadece dakikalar olmuştu ve Miran'ın benden yeniden ayrılmayacağının garantisi yoktu.

Ama ben, onca kırgınlığa rağmen yeniden başlayabilecek kadar genç bir ruha sahiptim. Bazı şeylerin etkisinin asla geçmeyeceğini düşünüyor, sonrasında onları atlatabilmem sandığımdan daha kolay oluyordu. Çünkü henüz yolun başındaydım, insanlara tekrar tekrar şans vermek benim için o kadar da zor değildi.

Bu yüzden, aklımın karışması da pek zor olmamıştı. Bir anda 'Seninle gelmeyeceğim.' diye tutturduğum bir şehre giderken bulmuştum kendimi.

On sekiz yaşındaydım, kendimi bir yere ait hissetmeyeli o kadar uzun zaman oluyordu ki Miran'ın bana ev olabilme düşüncesine tav olmak, duygusal boşluktaki bir genç için hiç de zor olmamıştı.

Öyle ya da böyle, arabanın arka koltuğundaki yerimi almıştım işte.

Sol elimde tuttuğum telefonumdan arkadaşlarımın barışmam dediğim adamla nasıl da yola çıktığım konusundaki dalgalarını okurken kesilmiş olan parmağımı öpmesi için Miran'a uzattım. Son birkaç dakikadır belirli aralıklarla bunu yaptığım için alışmıştı. Yara bandı yapıştırdığı parmağıma dudaklarını bastırıp elimi avucu içerisine hapsetti.

Esila: Barışmayacağım diye ağladıktan sonra Mardin'e damat giderken nasıl da yrrama benziyor insan

Şimdiye kadar aldığım hiçbir ani kararın faydasını görmemiş biri olarak bu tarz şeyler okumak bir ürkütmüyor değildi.

Ne olacağını, ne yapacağımı, ilişkimizin nasıl ilerleyeceğini, hiçbir şeyi bilmiyordum. Sadece mantığımı devre dışı bırakıyor ve kalbimle devam ediyordum. Bunun doğuracağı sonuçlarla baş etmeye gücüm yetecek miydi, ilerde öğrenecektim.

Telefonumu bir kenara bırakıp Miran'a baktım. Baş parmağı usul usul elimin üzerini okşuyordu, gözleri kısık bir halde camdan dışarıyı izliyor, düşünceli görünüyordu.

"Beni sevdiğini bile söylemedin."

"Hm?" aniden konuştuğum için anlayamamış olmalıydı ama sürücü koltuğundaki Kadir, çok net anlamıştı.

"Beni sevmiyorsun herhalde diyorum."

"Bu yüzden mi günlerdir benimle gelmen için yalvarıyorum?"

"Bilemem."

Ağa • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin