"Dur, dur-dur..."
Ne dediğimi bile tam anlamıyla bilemeyecek kadar kendimden geçmiş bir halde Miran'ın göğsünde uzanırken gözlerim kapalıydı. Erkekliğimde gezinen dokunuşlar nedeniyle hissettiğim zevkten tüm bedenim kasılıyor, anın hazzıyla alt dudağımı ısırıp inlemekten başka bir şey yapamıyordum.
"Hoşuna gidiyor mu?"
Muzip ses tonu güldüğünü açık açık belli ederken kulağıma fısıldamış, boynuma ıslak bir öpücük bırakmıştı. Bu hareketiyle yüzüm tamamen Miran'ın boynuna gömüldü ve güzel kokusunu soluyarak erkekliğimde ileri geri hareket eden elinin sıcaklığıyla iç geçirdim.
"Dalga geçme!" elleri altında kıvranırken bile laf yetiştirebilirdim ona. "Biraz daha hızlı, aşkım. Lütfen."
Yüzümü boynundan ayırdım ve yanağını kavrayarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bıraktığım yumuşak öpücüğün etkisiyle gözleri hemencecik kapanırken yalvarırcasına bir tonda yeniden "Lütfen..." dedim. "Durma. Hareket ettir elini. Lütfen."
"Böyle olmana bayılıyorum." dudaklarımı sertçe öptü. Başımı yastığa yaslamamı sağlayıp bana istediğimi vererek elinin hareketini hızlandırdığında sesli bir şekilde inledim. Tek bir dokunuşuyla dahi kendimden geçiyor, elleri altında titreyip duruyordum. O da bu hassaslığımı büyük bir zevkle izliyordu.
Hafiften sırıtarak kasıklarıma sürttü dudaklarını. Erkekliğimi kavrayan sıcacık elinin verdiği hissiyat beni her geçen dakika biraz daha zirveye yaklaştırırken belimi gererek yatakta saniyelik olarak havalandım.
Bir eli bacak içlerimi ve kasıklarımı okşamaya başladığında gelgitlerinin hızını da gittikçe arttırdı ve ben kendimi ne kadar tutmaya çalışırsam çalışayım büyük bir hazla tüm sıvılarımı akıtarak doruğa ulaştım. Zevkten kaymış göz bebeklerim, hafifçe aralık dudaklarım ve Miran'ın elinde seğirip duran erkekliğimle tamamen bitik bir şekilde gözüktüğüme emindim.
"İyi hissettin mi?"
Eline akan sıvılarımı çarşaf yardımıyla temizledikten sonra erkekliğimi birkaç kez daha okşayıp kasıklarıma bir öpücük kondurarak yanıma uzandı. Gözlerimi bile açamadan göğsüne sığınıp başımı aşağı yukarı salladım ve "Hmhm." diye mırıldandım.
"Şşh, rahatla bebeğim."
Hâlâ kasılıp duran vücudumu rahatlatmak için sırtımı okşamaya başladı. Bir eli bacaklarımda gezinirken dudaklarını da saçlarıma bastırıyor ve öpücüklerini yüzüme kadar ilerleterek sakinleşmem için uğraşıyordu. Çillerime geldiğinde yavaşladı, tadını çıkara çıkara öpüyordu çillerimi. Nedenini sorduğum zaman böyle söylemişti...
"Beni seviyor musun?"
Yine rahatlamanın getirmiş olduğu aptal duygusallıkla dudaklarımı büzerek homurdandım. Göğsüne bir öpücük kondurup nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalıştığım esnada gülümsedi. Terden nemlenmiş saçlarımı şefkatle geriye taradı.
"Seviyorum."
"Çok mu?"
"Çok."
Neden bilmiyorum, böyle tatlı bir tonda sakince cevap vermesi inanılmaz hoşuma gitti o anda. Kendi kendime tebessüm ederek gözlerimi zar zor araladım ve dikkatle beni izleyen simsiyah gözleriyle karşılaştım. Bu ses tonunu işitebilmek için bundan sonra sık sık bu soruyu sormayı aklımın bir köşesine not ettim.
"Kahvaltı yaptıktan sonra uyuyoruz ve sen böyle uyanıyorsun." beni utandırmak istediğini açık açık belli ederek sırıttı. "Her uyandığında böyle olacaksan işimiz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa • [bxb]
Teen FictionSoyunu devam ettirmek zorunda olan bir ağaydı o. Bir erkeğe aşık olarak hayatının hatasını yapmıştı.