Hayatımda ne yapacağımı bilemediğim çok fazla an olmamıştı.
Böylesine keskin bir ağrının göğsüme saplandığı, boğazıma oturup konuşmamı engelleyen büyük yumruların oluştuğu ve donmuş bir halde bakakaldığım bir zaman dilimi yaşadığımı hatırlamıyordum daha önce.
Bu şeyler benim için çok yeniydi.
Etkilenmek, aşık olmak, ayrılık acısı çekmek ve görmeyi beklemediğim bir insanla pat diye burun buruna gelmek...hepsini ilk kez yaşıyordum.
Pek hoş duygular olduğu söylenemezdi. Zira birkaç saniyedir gözlerinin içine öylece bakakaldığım adam kalbimde öyle ince bir sızı oluşmasına neden oluyordu ki, bir türlü kendimi toparlayıp harekete geçemiyordum.
Ama bu kez eskisi gibi olmayacaktım. Aradan çok uzun bir süre geçmemiş olsa bile, bu geçen günlerin bana kattığı çok fazla şey vardı ve ona göre hareket edecektim. İçi neyse dışı da o olan, aklına gelen her şeyi söyleyen, duygularını saklamadan yaşayan Ege değildim artık.
İçim acıyabilirdi, Miran bunu bilmeyecekti. Çok özlemiş olabilirdim, Miran bunu hissetmeyecekti. Çok fazla şey sormak istiyor olabilirdim, Miran bunları duymayacaktı.
Çünkü artık hiçbir şeyi ona olduğu gibi yansıtmayacaktım.
"Ege?"
Belimdeki elin sahibinden işittiğim ses getirdi beni kendime. İçimde kopan fırtınalara rağmen gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp boğazımı temizlerken dışardan normal gözükebilmek adına mimiklerimi kontrol altında tutuyordum.
"Geç kalacağız."
Onu görmemiş gibi yapacaktım.
Pür dikkat beni izlemesine aldırış etmedim. Hasan'ın kolları arasından çıkarak saçlarımı şöyle bir düzelttim ve ayakkabı dolabına ilerledim. Giyeceğim şeyleri seçip yeniden kapıya döndüğümde Miran bir adım gerilemek zorunda kaldı.
Gözlerimi kapatıp kokusunu solumamak için verdiğim savaşı galibiyetle sonuçlandırdıktan sonra Hasan'ın meraklı bakışlarını fark etmiyormuşum gibi "Hadi." dedim. "Gel, gidelim."
"Misafirin var sanırım?"
Afallamıştı çocuk, haksız da sayılmazdı. Kapının önünde sert mizaçlı bir adam dikiliyordu ve ben onu görmemiş gibi davranıyordum. Gözüne deli gibi görünüyor olmalıydım.
"Hayır." gözlerimiz kesişti, o kadar içli içli bakıyordu ki beni kandırmasına izin vermemek için hemen kaçırdım bakışlarımı. "Yanlış gelmiş olmalı."
"Öyle mi?"
Şimdi neden görmezden geldiğimi anlamış gibi gülümsedi Hasan. Kapıyı çekip benim yerime kapıyı kilitlemek ona iyi hissettirmiş olmalı ki yanıma yaklaşırken anlamsız bir gururla bakıyordu.
"Konuşmamız lazım."
Arkamı dönüp uzaklaşmak adına bir adım attığım sırada duydum sesini.
Sikeyim.
Neden haftalar boyunca özleyip ağladığım her bir detayını unutmaya başlamışken böyle karşıma çıkıp kendini hatırlatıyordu ki? Kokusunu da sesini de zihnimden silmeye başlamıştım işte, ne diye gelmişti?
Ona aldırmadan gideceğimi anladığı için "Konuşabilir miyiz?" diye değiştirdi cümlesini. Ses tonu son derece kuşkuluydu. "Lütfen."
Alaylı bir sırıtış belirdi dudaklarımda. Görmeyeli kibarlaşmıştı sanki?
"Ege, tanımıyorum demiştin?"
Hasan'ın kolu yeniden belimi bulduğunda huzursuzca kıpırdandım. Miran'ın bakışları doğrudan o noktaya kitlendi. Kendi kendine bir şeyler homurdanıp gözlerini yavaşça kapattığında gözlerimi devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa • [bxb]
Teen FictionSoyunu devam ettirmek zorunda olan bir ağaydı o. Bir erkeğe aşık olarak hayatının hatasını yapmıştı.