gunun ikinci bolumu, diger bolumun devami olarak dusunebilirsiniz💘
*
Ben artık dayanamıyordum.
Korkuyordum. Yakınlığımıza bir türlü alışamaması aklıma bin bir türlü şey getiriyordu. Erkek bedenine dokunmak ona kötü hissettiriyordu belki, belki de bir anlık hazla hareket etse de hemen pişman oluyordu, belki de benim erkek olduğumu hatırladığı an aramızdaki o büyü bozuluveriyordu.
Kendimi rezil olmuş gibi hissediyordum. Tam dudaklarına bakmıştım, Hasta olmayı göze alır mısın, diyerek onu öpmek istediğimi yeterince belli edecek bir cümle kurmuştum. Benden ayrılmasına müsaade etmemiş, ellerimi saçlarından asla ayırmamıştım.
Ve karşılığında aldığım şey, söylediklerimin yok sayılmasıydı. Yine kaçmış, yine beni duymazdan gelmiş, yine beni ardında bırakmıştı.
İçim içimi yiyordu.
Asla tam anlamıyla rahat olamıyordum. Düşünmekten kafayı yiyecek duruma gelmiştim. Ona belli edip daha da zor duruma sokmamak adına kendi içimde yaşamaya çalışıyordum ve bu da çok zordu. Sürekli endişelerle boğuşuyordum -ki bunlar benden iğrendiğine dair ürettiğim yaralayıcı teorilerdi- Miran'ın ruhu bile duymuyordu.
Dün sabah beni öylece bırakıp gittikten sonra onun odasından çıkmıştım. Kendi odama gidip yatmıştım ve neden gittin diye bile sormamıştı. Sadece gece yarısından sonra, uyuma numarası yaptığım bir sırada yanıma gelmiş, oldukça tedirgin hareketlerle yatağın kenarına oturup bir süre beklemişti.
Saçlarımı okşamasını beklemiştim. Birkaç cümle kurmasını, o bilmese dahi kendi içimde onu affedeceğim bir şeyler söylemesini ama yapmamıştı. Elimi dahi tutmamış, hiçbir şekilde temas etmemiş, sadece oturmuştu.
Sonrasında odadan çıktığında ise ilaçlarımı getirip gittiğini fark etmiştim. İlk kez hasta olduğumda birisi benim için endişelenmişti. İlk kez elimden tutup yatıp dinlenmem konusunda ısrar eden birisi olmuştu ve tüm bunlar beni hemencecik şımartmıştı. Belki de bu yüzden abartmış, aniden yakınlaşmıştım. Belki de gitmesinin sorumlusu bendim, benim yüz bulup daha fazlasını istememdi.
Her türlü seçeneği düşünmüştüm. Yeri gelmişti onu, yeri gelmişti kendimi suçlamıştım. Elde ettiğim tek sonuç ise, rezil olduğum yönündeydi. Olay nasıl gelişmiş olursa olsun, ben orada bırakılan kişiydim.
Şimdi ise, sabah yardımcının odama kahvaltı getirip gitmesinin ardından ilk kez salona geçmiştim. Benim geldiğimi gördüğünde duraksadı. Bakışları birkaç saniyeliğine bilgisayar ekranından ayrıldı. Beni izlediğini bildiğimden hiç bakmamaya çalıştım. Baksam ağlardım, o derece kötü hissediyordum.
"İyi misin?"
Sesi soğuktu.
"Hmhm."
Değildim. Hiç iyi değildim. Ateşimin çıktığını hissediyordum.
"İlaçlarını almayı unutma."
Bu kadardı.
Sonrasında yeniden işine dönmüştü.
Oysaki dün sabah sadece birkaç dakikalığına benle ilgilendiğinde, bunun hastalığım boyunca süreceğini sanmıştım.
Sakin olmam lazımdı. Bunu isteyerek yapmıyordu ki. Bu tarz şeyler onun için çok yeniydi. Uzaklaşmış olması, illa benden soğuduğunu göstermezdi. Sadece yadırgıyordu. Kabullenmenin ne kadar zor olduğunu biliyordum, bu süreci ben de yaşamıştım. Anlayışlı olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa • [bxb]
Teen FictionSoyunu devam ettirmek zorunda olan bir ağaydı o. Bir erkeğe aşık olarak hayatının hatasını yapmıştı.