Miran beni alışverişe çıkarmıştı.
Hayal ettiğim buluşma bu değildi. En büyük isteklerimden biri rahat rahat alışveriş yapabilmek olsa bile, Miranlayken vaktimi daha güzel şeylere harcamak isterdim.
Beraber sinemaya gidebilirdik mesela. Tiyatro da olurdu. Sahi, hayatımda hiç tiyatroya gitmemiştim ve bunu Miran'la gerçekleştirmeyi çok isterdim. Bunlar olmazsa, sahil kenarında bir kafede tatlı yemeye gidebilirdik. Ya da bunun bir ilk buluşma olduğunu düşünüp güzel bir restoranda yemeğe çıkarabilirdi beni.
Ama Miran Ağa, nedenini anlayamadığım bir şekilde alışveriş yapmayı seçmişti ve ben mızmızlanınca bile durmuyor, istediğim her şeyi almam konusunda ısrar ediyordu.
"Bu tişörtün iki rengi daha var, efendim."
"Onları da getirin." dediğinde Miran'a boş boş baktım. "Alıyoruz hepsini."
"Sen ciddisin..." hala bir umut çıkıp gitmeyi bekleyen yanım, kalan son kırıntılarını da kaybederken Miran bana aldırmadan elini belime yerleştirdi. Dokunuşu tüy kadar hafifti. Sadece yönümü göstermek için yapmış, hızlıca çekilmişti.
Dışardayken temasta bulunmaktan çekiniyordu.
Davet günü beni Murat'ın önünden belimi tutarak ayırdığında hiç de çekinmemişti ama.
Peşin hüküm vermek istemediğimden sakin kalmaya çalıştım. Bir şeyleri kendi içinde aşmaya çalıştığı çok belliydi ve üstüne gitmek istemiyordum.
"Sen gerçekten randevu ne, hiç bilmiyorsun." dedim, dışarda sigara içen Kadir'i işaret ederek. "Kadir neden geldi?"
"Gelmemeli miydi?" kaşlarını çattı, ciddi ciddi düşünüyordu şu an. "O benim sağ kolum."
"Onu biliyorum da...her neyse. Sana nasıl romantik olunacağını anlatmayacağım." sesim sonlara doğru gittikçe kısıldığından duyup duymadığı konusunda emin değildim. Sadece kafası karışmış görünüyordu. Muhtemelen neden Kadir'in gelmemesi gerektiğini sorguluyordu şu anda.
Miran'ın zoruyla neredeyse tüm mağazayı toplayıp dışarı çıktığımızda beni hemen başka bir mağazaya sokmak istese de izin vermedim. Zaten sıkılmıştım. Biraz daha buna devam edemezdim. İnatla kabul etmeyeceğimi anladığı için arkamızdan çantalarımızı taşıyarak gelen adamlarına arabayı getirmelerini emretmişti.
Birkaç dakika içerisinde, Miran'ın son model arabası önümüzdeydi. Kadir önde oturduğu için onun yanına oturmak alışkanlık haline gelmişti. Yine oturmaya yeltendiğimde belimde hissettiğim dokunuş geri çekti beni. Arabanın arka kapısını açmış, oraya geçmem için bekliyordu.
Miran, bana kapı açıyordu...Tarihe geçmeliydi bu.
Bir anda tüm gerginliğim gitti üstümden. Sıcacık bir gülümseme sundum ona. Benim gülüşüm ona da bulaşırken gözlerini kaçırmış, hemen ardımdan o da yanıma yerleşmişti.
"Miran..." alt dudağımı ısırarak ona kaydım. Aramızda boşluk yoktu, omuzlarımız birbirine değiyordu. "Bugün fazla naziksin?"
Hiçbir şey söylemedi. Dizime yerleşen eli, bacağımın iç kısmını kavrayıp orada kaldığında nefesimi tuttum. Benim zayıf bacaklarım üzerindeki kocaman eli, ortaya muazzam bir görüntü çıkarıyordu.
Biraz sakinleşebilmek için başımı diğer tarafa çevirdim. Alışkın değildim, Miran'ın bir anda bana temas etmeye başlaması ve bunu bile isteye yapması beni heyecanlandırıyordu. Dayanmak o kadar zordu ki...
Titrek bir nefes verdiğim esnada dikiz aynasından beni izleyen Kadir'le göz göze geldim. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Kaşlarımı çattım hemen. Sinirlenmeme aldırmadan sırıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa • [bxb]
Teen FictionSoyunu devam ettirmek zorunda olan bir ağaydı o. Bir erkeğe aşık olarak hayatının hatasını yapmıştı.