Kavga

16.1K 1.6K 625
                                    

gunun ikinci bolumu cunku ben iyi bi yazarim

(diger kitabima haftalarca bolum atamadiktan sonra yaptigim yuzsuzluk😔)

*

Miran Ağa'yla beraber gitmemiştim.

En yakın adamlarından biri olduğunu düşündüğüm Kadir'e arabayı hazırlamasını söyledikten sonra bana bakmıştı ama ben çekingen bir tavırla başımı iki yana sallamış, gerek olmadığını söylemiştim.

Yapamazdım da. Gerçekten çok, çok fazla utanıyordum. Miran yakışıklı bir adamdı. Bunu inkar edemezdim. Üstelik tek vasfı yakışıklı olması da değildi. Her anlamda iyi sayılabilecek birinin karşısında dayak yemiştim. Tamam, hırpalandığım anı görmemişti belki ama üstüm başım toz içinde yerde otururken bulmuştu beni.

Bu yüzden de teklifini reddetmiştim işte. Neyse ki fazla ısrarda bulunmamıştı. Sanırım içten içe ısrar etmesini beklediğim için bu durum da üzmüştü beni...Sikeyim, çok dengesiz davranıyordum. Neden ısrar edecekti ki?

En sonunda da beni bırakıp adamlarıyla beraber arabaya ilerlemişlerdi. Kadir'le ikisi öndeki arabaya, diğer adamlar ise arkadaki araca yerleşmiş, büyük bir hızla geçip gitmişlerdi önümden. O an ne kadar havalı göründüğünden bahsetmeme gerek yoktu sanırım. Miran Ağa'nın tavırları bir yana, arabası o kadar güzeldi ki...Bir gün öyle bir arabam olması için yapamayacağım şey yoktu.

Götümü satsam yine alamazdım, orası ayrı konu.

Sabah sabah yaşadığım saçma anın üzerine belimdeki acı yüzünden yavaş adımlarla yürüyerek daha önce konuşmadığım bir kafenin önünde durmuştum. Camına yapıştırılmış ilana güvenmiştim ama çok küçük bir mekandı. Böyle mahalle arası bir kafede garsonluk yaparak ayrı eve falan çıkamazdım ben.

İçeri girip kasada bulunan adama selam verdiğimde hiç oyalanmadan konuya girmiştim. "Merhaba, garsonluk ilanı için gelmiştim."

"Tecrüben var mı?"

"Hayır ama-"

"Biz deneyimli çalışan arıyoruz, üzgünüm."

Adamın yüzüme bile bakmadan kurduğu cümleyle omuzlarım düşerken sıkıntılı bir soluk verdim. Gerçekten, iş bulmak bu kadar zor olmamalıydı. Tamam, hiç deneyimim olmayabilirdi ama ne yapabilirdim ki? Bir yerden başlamaya çalışıyordum ben de.

"Ege? Siktir, cidden sensin!"

İşittiğim tanıdık sesle tüm bedenim heyecanla dolarken hızlıca arkamı döndüm. Dönmemle eş zamanlı olarak tahmin ettiğim kişiye ait kollar beni kendine çekerken hiç vakit kaybetmeden sarılışına karşılık verdim. Çok özlemiştim. Cidden çok özlemiştim.

"Osman, sen misin harbiden?"

"Kocaman olmuşsun." gülümseyerek ayrıldı. "Biraz kısa kalmışsın ama idare eder."

"Sana nasıl ulaşacağımı bilemedim ben hiç. Kalakaldım öylece."

Söylediği şeyleri es geçip direkt bu konuya girmeme şaşırmadı. Tek arkadaşım, tek dostumdu. Dışarı çıktığım anda onu bulabilmenin hayalini kurmuştum iki yıl boyunca ama ne telefon numarası ne de adresi vardı elimde. İşin kötü yanı Osman'da kalırım diye o kadar rahattım ki kendimi kapının önünde bulduğumda nereye gideceğimi şaşırmıştım. Bu da birkaç gece boyunca sokaklarda sabahlamama sebep olmuştu işte.

"Kardeşim benim." omzuma attığı koluyla beni yeniden kendine çekerken sonunda aylardır çektiğim yalnızlığı dindirebilmenin rahatlığıyla gözlerimi kapattım. Sonunda...sonunda rahatlamış hissediyordum.

Ağa • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin