Kıskanç

15K 1.3K 572
                                    

Miran Ağa, bana düzgün bir şekilde soru sormuştu.

Sırf yalnız kalmayayım diye, canım sıkılmasın diye onlara eşlik etmemi istemişti.

Böyle bir hamle beklemediğimden çıkmak üzere olduğum kapının önünde öylece kalakalmış, kaşlarım çatık bir şekilde önce Kadir'e sonra da Miran'a bakmıştım. Ciddi görünüyordu. Yanlış falan anlamamıştım.

"Benim de mi gelmemi istiyorsun?"

"İstiyoruz." diye düzeltti cümlemi alelacele. Bu telaşına gözlerimi devirmek istesem de tuttum kendimi. "Sadece ben değil, Kadir'de istiyor."

"Öyle mi Kadir?"

"Öyle tabii, Ege Bey." tüm samimiyetiyle gülümsedi Kadir. "Tek başınıza kalmamış olursunuz."

"Ama işim var benim. Gelemem ki."

Bunu mu dert ediyorsun? der gibi baktı gözlerime Miran. Bu tarz sorunların onun için çocuk oyuncağı olması sinir bozucuydu. Tek bir sözüyle patronu ikna edebileceğini biliyordum ama bu benim sorumluluğumdaydı. Eğer gitmezsem atılırdım, yapacak bir şey yoktu.

"Kovulmak istemiyorum. Zaten Osman'ı mahcup ettim yeterince."

"Sen orayı dert etme. Sadece hazırlan."

Tamam, benim sorumluluğumdaydı ve işlerimi başkasına hallettirmem hiç doğru değildi ama bunu yapmak istiyordum. Bir şeyleri düşünmeyeyim, düzeltmek için uğraşmayayım ve arkamda rahatça güvenebileceğim biri olsun...

Üstelik, Miran gibi birisi ilk kez kibarlık edip beni davet etmişti. Geri çevirmek gelmiyordu içimden. Nasıl bir davet düzenleneceğini merak ediyordum. Normalde olan bu ağır tavırları, eğlenceli bir ortamdayken de devam ediyor muydu mesela? Yoksa akışına bırakıyor, istediği gibi eğleniyor muydu?

"Tamam, hazırlanayım o zaman."

Heyecanımı gizlemek için dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsediğimde Miran'dan da aynı tepkiyi almayı beklememiştim. Tıpkı benim gibi gülmemek adına kendini tutmuş, gözlerini kaçırmıştı.

Gözlerini kaçıran utangaç bir Miran Ağa görmek hiç iyi gelmemişti...Kalbimi hızlandırıyordu.

Orada daha fazla oyalanmayıp odadan çıktığımda Kadir'in ufak kıkırtısı ve hemen ardından "Bize eşlik eder misin, ne Ağam?!" diye kızması dolmuştu kulağıma. "Bana diyecektin!"

*

Umarım oradaki insanlar çok şık olmazdı.

Çünkü ben elimdeki kıyafetlerden en uygun olanlarını giymiş olsam bile içime sinmemişti. Çok spor olmuştum.

Altımda gri bol pantolonum vardı. Üstüme giydiğim beyaz gömleğin kollarını kıvırmış, yakalarını düzeltmiştim. Üzerine geçirdiğim siyah süveteri ise gömleğin etekleri gözükecek şekilde ayarlamıştım. Fazla takım olmadığından işaret parmağıma kalın gümüş yüzüğümü takmış, bir türlü deldirmeye fırsat bulamadığından ara sıra kullandığım mıknatıslı halka küpemi de sol kulağıma takmıştım.

Tamam, fena görünmüyordum ama çocuk gibi hissetmeye başlamıştım. Şimdi takım elbise giymiş onca insanın arasında tam bir liseli gibi olacaktım!

Alnıma dökülen saçlarımı karıştırıp şekillendirirken sıkıntıyla ofladım. Dudak kremimi bile oflaya puflaya sürmüş, kime ve neye triplendiğimi bilmeden aynadaki yansımamla kavga edip durmuştum. Benim acilen para kazanmam lazımdı. Acilen!

Ağa • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin