Bandana

14K 1.5K 694
                                    

herkes opusme falan istemis...Sizce ben altinci bolumden opusturur muyum..

bolum ismi de bi gicik ha

*

Miran Ağa'nın odasındaydım.

Bunun sıradan bir şey olması gerekirdi. Tamamen tesadüfen tanıştığım bir adamın odasına girmiş olmak, birazdan onunla bir şeyler paylaşacak olmak benim için bu kadar önemli olmamalıydı ama içimde durumlar farklıydı.

Neden böyle olduğunu anlayamıyordum. Neden bu kadar heyecanlanıyordum ki? Kalbimi böyle atmasına sebep olacak ne vardı? Sonuç olarak Miran Ağa, sürekli çatık kaşlarla gezen, gerginliğini asla geçiremeyen, yakışıklı, boylu poslu, karizmatik-hay sikeyim.

Bu adamın dış görünüşü müydü beni bu kadar etkileyen?

Odasını benimkinden ayıran tek şey terasıydı. Bu odanın sadece ona özel olduğunu belirten birkaç detay vardı etrafta. Örneğin, her odada bulunan örtüden farklı olarak simsiyah olan nevresimleri, komodinin üzerindeki küçük cam plakette yazan Miran Arslanoğlu ismi ve yatağının yanındaki çalışan çağırma düğmesi...

Aslında, bu kadar ayrıcalıklı bir adamın daima dik başlı oluşuna şaşırmamak gerekti. Özgüveninin yüksek olmasını geçtim, adamda belirgin bir ego vardı.

Üzerindeki ceketi çıkardığında fark ettim omuzlarının göründüğünden daha da geniş olduğunu. Gömleğinin bolluğuna rağmen vücudunu sarıyor oluşu ise ne kadar yapılı olduğunun bi kanıtıydı.

Şöyle bir düşünmüştüm de...bedeni altında ufacık kalırdım.

Anda kal Ege. Saçma sapan şeyler düşünme. Anda kal.

Hiçbir utanma belirtisi göstermeden gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Bu anın güzelliğine odaklanmamı engelleyen şey ise stresli görüntüsüydü. Kafasına takılan şeylerden kurtarmak istemiştim o an. Biraz rahatlasın, huzur bulsun...

Omuzlarından sıyrılan gömleği yere düştü. Tam anlamıyla esmer sayılmazdı. Benim kadar beyaz değildi ancak esmer de değildi işte. Bunu nasıl ifade edeceğim hakkında bir fikrim yoktu. Çok güzeldi. Sırtındaki birkaç ufak çizik haricinde kusursuz, pürüzsüz bir teni vardı.

Dolabından bir tişört çıkardı. Bosbol siyah tişörtü altındaki siyah pantolonuyla az önceki haline zıt olarak sportif bir Miran Ağa vardı şimdi karşımda. Üstelik ben bu halini daha çok sevmiştim.

Mini buzdolabından aldığı iki birayı havaya kaldırdığında gülümsedim. Siktir. Çok fenaydım şu an. Aynı evin içinde yaşıyormuşuz gibi gelmişti ve bu darmadağın etmişti beni.

Abart Ege. Biraz daha abart.

"Gel."

Terasın kapısını açtı. Uzun perdeyi kabaca kenara çektiğinde sırıtmadan edemedim. Aşırı sert hareket ediyordu. Muhtemelen diş macununu ortasından sıkan, evdeki hiçbir işten anlamayan bir erkek modeli vardı karşımda.

Peşinden dışarı çıktım ben de. Duvarın dibine diz çökmüş, bir bacağını kendine çekerek oturmuştu. Onu keşfetmek adına müthiş bir istek doldu içime. Takım elbiseleriyle gezen ve insanlara öldürücü bakışlar atan soğuk Miran Ağa'yı herkes tanıyordu. Benim istediğim, tek başına kaldığında ortaya çıkardığı Miran'ı tanımaktı.

En çok hangi filmlerden hoşlanırdı mesela? Sabahları yürüyüşe çıkar mıydı, yoksa sadece akşamlarını mı spora ayırıyordu? Gülerken gözleri kısılıyor muydu ya da sıkıntılı olduğunda yaptığı bir aktivitesi var mıydı? Hepsini bilmek, her şeyini öğrenmek, ona hakim olmak istiyordum.

Ağa • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin