Kahvaltı sofrasına hakim olan sessizlik, benim odamdan gözümü ovuşturarak çıkıp masaya yerleşmemle sona ermişti.
Sofrada yok yoktu. İştahımı kabartan görüntü karşısında daha da acıktığımı hissettim. Hazırlayan kişi her kimse, onu şimdiye kadar hiçbir sabah ortalıkta görmemiştim. Miran'ın emriyle tüm çalışanlar işini bitirir bitirmez ortadan kayboluyordu.
"Günaydın."
Masanın başında oturan Miran sadece bakmakla yetinirken Kadir başını aşağı yukarı sallayarak "Hayırlı sabahlar." demişti.
"Sen neden günaydın demiyorsun?"
Sol eliyle tuttuğu telefona odaklı görünüyordu Miran. Bu yüzden beni tam anlamıyla dinlediğinden bile şüpheliydim. Çayından bir yudum alırken "Günaydın." dedi, "İşlerim var."
"Hani çok az işiniz kalmıştı sizin?"
Gitme vakitlerinin gelmesi beni korkutuyordu ama sormadan da duramıyordum. Alnıma dökülen tutamları huysuz bir tavırla kulağımın arkasına sıkıştırırken çayımdan bir yudum almıştım.
Tabağımdaki omleti bir an önce yiyebilmek için çatalımı aldım elime. Bu sırada beni izleyen Kadir'e 'Ne var?' dercesine kafa sallıyordum. Boş boş bakıp gözlerini kaçırmıştı ve oldukça kısık bir tonda 'Allah Allah.' dediğini duymuştum.
"Miran, sana diyorum. Hani çok az işiniz kalmıştı?"
"Az kaldı zaten." gözleri hala telefonundaydı.
Onunla konuşulmayacağını anladığımda umursamayıp Kadir'e odaklandım. Madem sohbet etmeye gönlü yoktu, ben de etmezdim. "Kadir, geceleri nerede kalıyorsun sen?"
"Evimde kalıyorum, Ege Bey."
"Niye burada kalmıyorsun?" bir parça peynir aldım tabağımın kenarına. "Miran sana oda vermiyor mu yoksa?"
"Çalışanlardan ben sorumluyum, Ege Bey. Her akşam ve sabah onlarla ilgilenmem lazım. Sonrasında buraya geliyorum."
"Çok fazla sorumluluğun var. Neden bir isyan çıkarıp Miran'ların aşiretini ele geçirmiyorsun?"
Anlık olarak aklıma gelen şeyle gözlerim heyecanla büyüdü. Acaba onlarında tıpkı filmlerdeki gibi büyük bir konakları var mıydı? Birkaç kez 'Konak.' lafı geçtiğini duymuştum ama televizyonda gördüğümüz o kocaman yapılar gibi miydi yoksa sıradan ahşap bir evden mi bahsediyordu bilemiyordum. Hayalimde canlandırdığım konak kesinlikle devasa bir şeydi çünkü.
"Miranların konağı nasıl, büyük mü? Çok kalabalıklar mı?"
Kadir, göz ucuyla Miran'a baktı. Bizimle ilgilenmediğini fark ettiğinde cevap verip vermemek konusunda kararsız kalsa bile boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Çok büyük, Ege Bey. Ağam Mardin'in en büyük aşiretinin Ağası."
"Çok kalabalık yaşıyorlar o zaman?"
"Evet." dedi. "Hatta bir ara Berfin Hanım bile orada yaşıyordu."
İşittiğim isimle zihnimde koca bir şerit oluştu. Telefonda gördüğüm Berfin yazısından, Miran'ın sohbet arasında 'Sözlüyüm.' dediğim o ana ve Kadir'in sözlüsünden ayrıldığını söylediği bardaki konuşmaya kadar hepsi geçti aklımdan.
"Hala orada mı peki?" Az öncekine oranla gergin çıkan sesim, Miran'ın başını telefonundan kaldırmasına sebep oldu. Yemek yemeyi dahi bırakmış, duraksamıştım. Ciddi bir ifadeyle Kadir'den gelecek cevabı bekliyordum.
"Taşındılar diye biliyorum ama emin değilim, Ege Bey." bir anda ciddileşmem Kadir'in afallamasına sebep olmuştu. "Aynı evde yaşamasalar bile, oranın insanları sık sık birbirlerini ziyaret ederler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağa • [bxb]
Teen FictionSoyunu devam ettirmek zorunda olan bir ağaydı o. Bir erkeğe aşık olarak hayatının hatasını yapmıştı.