15. Bölüm

549 34 2
                                    

Deniz'in sesine ve bakışlarına yerleştirdiği mesafeden anladığım kadarıyla, benim pek hoşlanacağım bir şey çıkmayacaktı altından. "Deniz?" Dedim uzatarak, 'hadi' der gibi.

Kesik bir nefes çekti, eliyle hafifçe direksiyona vurduktan sonra bana döndü. Vereceğim tepkiyi anbean izlemek ister gibi yüzüme odaklanmıştı.

"Poyraz'la Serra nişanı bozdular."

Ne?! "Anlamadım?"

"Anlaşılmayacak bir şey yok." Dedi, gündelik bir olaydan söz eder gibi. "Ayrıldılar."

"Nasıl- Neden?"

Bir süre duraksayıp beni inceledi. Bakışlarımın ardında başka bir şey arar gibiydi. "Bu kadar şaşırmanı beklemiyordum açıkçası." Dedi.

Şaşkınlıkla gözlerim irileşirken işaret parmağım da göğsümü işaret etmişti. "Sen benim bildiğimi mi düşünüyorsun?"

Sessiz kaldı fakat dudaklarının kararsızlıkla bükülmesi bile bir cevaptı aslında. Bana hâlâ güvenmiyordu.

"Nereden bilebilirim bunu Deniz?" Bu çok saçmaydı. Üstelik Poyraz'la tüm bağımı kopardığımı ona söylemişken! Bezgin bir nefes çıktı dudaklarımın arasından. "Neler olduğunu anlatacak mısın artık? Senin İzmir'de aldığın haber bu muydu?"

Gönülsüz bir tavırla önüne döndü, nedense anlatmak değil de dinlemek istiyor gibi gelmişti. Benim bu konu hakkında ne bildiğimi düşünüyordu bu adam?

"Evet." Dedi, gergin bir nefesi koyverirken. "Poyraz ve Serra'dan önce soy isimleri gelir. Nasıl ki nişanlanmaları aileleri birleştiren bir eylemse, ayrılmaları da aileleri karşı karşıya getiren bir durum oldu. Serra'nın amcası Halim Eryaman dedemin elinde büyümüş olsa da bu ayrılığa bir tavır takınacak, işin bu noktaya gelmesinden Serra sorumlu olsa bile. Bunun için döndük İzmir'den. Dedemin de bu ayrılığı onaylamayacağını biliyordum."

"İşlerin hangi noktaya gelmesinden Serra sorumlu?" Diye sordum. "Serra mı ayrılmak istemiş?"

Tek kaşını kaldırarak bakışlarını bana çevirdi. "Önemli mi?"

Bu adam neden yaptığımız ufak tefek bilgi alışverişlerini bile dedikodu sanıyordu, anlamıyorum. Sinirlenmemeye çalışarak, sessiz bir şekilde sabır dilendim. "Ne olacak peki şimdi?"

"Bilmiyorum, umursamıyorum da." Montunun iç cebinden sigara paketini çıkardı ve bir sigara yaktı kendine. Başını koltuğa yaslamıştı. "Bunu planlayanlar düşünmeliler."

Yine bilmece gibi konuşmaya başlamıştı ve bu ketumluğundan nefret ediyordum. Deniz'in yalan söylemeyen biri olduğuna güvenmem ve doğru soruyu bulmam gerekiyordu. "Ne saklıyorsun benden Deniz?" Diye sordum, apaçık.

Pencereyi açıp sigaradan çektiği nefesi dışarı üfledi. Özellikle bana bakmıyormuş gibi hissetmiştim. "Çok soru soruyorsun Ömür." Diye cevap verince, şüphelerim kuvvetlendi. Mesela net olarak 'bir şey saklamıyorum.' diye cevap verseydi, yersiz bir kuruntuya kapıldığımı düşünebilirdim, ama hayır, yersiz değildi. Bu tavır Deniz'in yalan söylemekten kaçış şekliydi.

İzmaritten son nefesini çektikten sonra küllüğe bastı ve camı kapattı. "Bu konu dedemi ve Masa'nın üyelerini bir süre meşgul eder." Dedi, tam da tahmin ettiğim gibi beni geçiştirerek. "Bize de oturup mantıklı bir yol çizmek için vakit kazandıracaktır."

BozgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin