10. Bölüm

611 31 7
                                    

Telefon çaldı!

Yüce rabbim bir köşede böyle sinek gibi ezilen kuluna acıdı ve o telefon çaldı. Yolun orasını burasını bilmem ama ben o cümlenin devamını kesinlikle duymak istemiyordum. Aramıza giren telefonun sesiyle cümlesi yarım kaldı, sert bir nefes vererek geri çekildi. Hızlıca çantamdan telefonu çıkardığımda, Yağız'ın aradığını gördüm. Onu bu gün kurtarması gereken benken, beni kurtaran o oluyordu. Casper'ın beklenti dolu gözlerine bakarak açtım telefonu.

"Acil durumu hissettin değil mi?" Diye mırıldandıktan sonra, "Nerede kaldın sen?" Derken, sözümü kesti.

"Ömür, şimdi bir şey sorma." Telaşlıydı sesi, kalbim anında ritmini değiştirdi. "Leyla," dedi, feryat eder gibi, edemez gibi. Çekinceliydi. "Hemen... hemen gelmen lazım."

Duyduklarımla, ayaklarımın hareket etmesi aynı anda oldu. İçimi kaplayan korku beni nereye götürüyordu bilmiyorum ama buradan hemen çıkmam gerektiğini biliyordum.

"Leyla'ya bir şey mi oldu?!"

🌊

O yalıdan çıktıktan sonrasını tam olarak ayırt edebildiğim söylenemez. Casper'da ben de ne olduğunu bilmiyorduk ama o benim kesinlikle gitmem gerektiğini anlamıştı. Bir adamıyla gitmem için araba ayarladı sanırım, adam kapıda peşime takılınca anladım. Arabaya binip Yağız'ın gönderdiği konumun bir hastaneye ait olduğunu gördükten sonrası çok silik bende. Üstelik sabah gittikleri hastanenin adresiyle aynı değil.

Apar topar iniyorum arabadan, hastanenin önünde. Danışmadaki kız, acilden giriş yaptığını söylüyor Leyla Kunguz'un. Acilde onu ararken dört perdeyi neredeyse kopararak açıyorum ama yok, acilde değil. Daha da deliye döndüğüm an orası sanırım. Yağız'ı arıyorum açmıyor, girişteki kızlara nasıl eksik bilgi verdiklerinin hesabını sormaya çalışıyorum, çıldırmışım. Sonra birisi -çalışan sanırım- Leyla'nın tomografiden çıkacağını söylüyor. Ne?! Neden! Beyin kanaması riskine karşı olduğunu söylüyorlar, merak; etimi kemiğimden sıyırıyor. Yok, şimdi ellerimin titrememesi lazım. Tırabzanlara sıkıca tutunarak, üçer beşer çıkıyorum merdivenleri. Tutmasam düşeceğim, eminim! Yağız'ı kapının önünde bulduğumda, Leyla çoktan çıkmış oluyor meğersem tomografiden. Odaya almışlar, ağrı kesiciler, sakinleştiriciler. Görmem lazım onu. Almıyorlar odaya, doktorlar henüz çıkmamış. Jaluzi perdeli camdan görüyorum zar zor, öylece yatıyor baygın gibi. Yüzünde gözünde şişlikler. Hatırlamak istemiyorum, hatırlamamam lazım ama kahretsin çok tanıdık bu görüntü bana! Ahşap bir dağ evinde değiliz, burada Poyraz yok ve Leyla'yı silahlı bir çatışmayla almadım ama bu görüntü bana öyle tanıdık ki, hafızam büküyor dizlerimi. Ellerim önce camda, ardından duvarda kayarak yapışıyor fayans zemine. Alnımı duvara ne ara yasladım bilmiyorum. Benim bu başka bir boka yaramayan gözlerim durur mu? Tüm vücudum korkuya yenilirken, omuzlarım titreye titreye ağladığımı hatırlıyorum.

Bir süre sonra Yağız tutup kaldırmaya çalıştı beni. Gücü mü yetmedi, zorlamak mı istemedi bilinmez. Ben yaşadığım ani travmadan kurtulana kadar kalkmadım. Kalkınca da, kendimi dağıtmamın tek sebebi sanki Yağız'ı öldürmek için güç toplamakmış gibi bir hınçla yapıştım yakasına. Şaşkınlıkla gözleri büyüdüyse de sırtını sertçe duvara çarptığımda bile bana karşı hiç bir hamle yapmadı. "Ona ne yaptın?!"

Bağırışım koridor boyu yankılandı. Aynı soruyu defalarca kez sorduğum ve ses tonum her seferinde daha da yükseldiği için insanlar etrafımıza toplanmaya başlıyordu. "Sakin ol," diyordu Yağız. "Sakin ol, ben bir şey yapmadım. Anlatacağım."

BozgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin