11. Bölüm

635 38 4
                                    

Merhabalar🌿

Bu bölüm yazdıklarım içerisinde en uzun bölüm olmakla birlikte, hikayenin gidişatı için de önemli bir dönüm noktası. Benim yazarken en keyif aldığım bölümlerden de birisi. Umarım siz de benim kadar bunu hissedersiniz.

Ve henüz küçük bir kitle olduğumuz halde, ben şimdiden okuyucu desteğinin ne kadar değerli olduğunu hissediyorum. Yorumlarınız ve oylarınız benim için çok kıymetli, teşekkürler!

Keyifli okumalar!

🌿

Hızla evden çıkıp arabama bindikten sonra, bir kaç arama yaptım ve stresten dudaklarımı dişleyerek, son bağlandığım asistanın telefonu açmasını bekledim.

"Merhaba, ben Ömür Dikmen. Cesur Bey'le bir kahve randevumuz vardı da... Bugün için müsaitlik oluşturabilirseniz, kendisiyle görüşmek istiyorum."

🌊

Tam olarak kontrolü nerede kaybettiğimi bilemiyorum, fakat bu yaptığımın yanlış olduğu anlamına da gelmiyor. Cesur'la zaten görüşmek zorundaydım. Deniz'in kişisel husumeti beni bağlayamazdı. Benden; öncelikle Mısra Ofluoğlu'nu ardından haini bulmamı isteyecek kadar benim işime güveniyorsa, işimi nasıl yaptığıma da karışmamalıydı. Ve pek tabii ben ondan üstü kapalı bir şekilde -sebebini bilmesem de- Carmen'le görüşmesini istemediğimde bunu önemsemeyişi, benim neden onu dinlediğimi sorgulatmıştı. Eğer birlikte çıktığımızı söylediği bu yolda ben onun kiminle görüşeceğine karışamıyorsam, o da kesinlikle buna hakkı olmadığını öğrenecekti. Yani en azından benim şu an otelin asansörüne doğru ilerlerken, kendimi rahatlatmak için yaptığım motivasyon konuşması, bu şekildeydi.

Cesur beni şaşırtmayarak, asistanıyla görüşmemden sonra bana dönmüş ve kahve teklifimi kabul etmişti. Buluşmanın detaylarını kendisi belirlemek istese de onu davet edenin ben olduğumu ve onun güvenliği sınırlarında yeri ve saati benim belirlemek istediğimi söylemiştim. Ya davetime şaşırdığından ya da bugün iyi gününde olduğundan, kabul etti.

Devasa bir tavan yüksekliğine sahip olan otelin, gösterişli lobisinden geçerek, asansörün çağırma düğmesine bastım. Otel görevlisi olmadığına emin olduğum kulağında kulaklık bulunan, takım elbiseli bir adam yanıma yaklaşarak, "Cesur Bey sizi restaurant katında bekliyor, Ömür Hanım." Dedi. Biliyordum.

Minik bir tebessümle başımı eğdikten sonra gelen asansöre bindim. Asansörün restaurant katına çıkması için, rezervasyon sırasında aldığım şifreyi tuşladım. Oldukça özel hizmet veren bir yerdi ve bu rezervasyonu da Cesur'un adını verip asistanına onaylatarak yaptırabilmiştim. Aynaya dönüp sıkı bir at kuyruğu yaptığım bal sarısı saçlarımdan, bir kaç tutam çıkardım. Dizlerimin üzerinde biten ve tam bir asistana ait olan siyah elbisemi, hafif bir makyajla tamamlamıştım. Cesur bunu bir iş görüşmesinden farklı yorumlamamalıydı. Ama tabii ki bu sadece Cesur için geçerli düşüncemdi. Bu gece Cesur'la beni görecek başka kişiler için aynı düşüncede olduğumu söyleyemezdim.

Asansörün kapıları direkt olarak restaurant katına açılmıştı. Oturduğu masadan, sandalye açısına kadar biliyor olmama rağmen, gözlerim sahte bir arayışla restaurantı taradı. Bir süre sonra beni fark ederek ayağa kalkan ve davetkâr bir gülümsemeyi yüzüne yerleştiren Cesur'u yeni fark etmiş gibi davrandım. Kendinden emin adımlarla masasına ilerledim ve uzattığı elini tuttum. O ise tam da beklediğim gibi parmaklarıma dudaklarını değdirmişti. "Yine göz kamaştırıyorsun."

BozgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin