18. Bölüm

593 30 5
                                    

Yeni bölüme geçmeden yıldıza basmanızı istirham ederim efenim :)

Keyifli Okumalar...

🌿

"Ömür, yeter!" Beni silkeleyerek kolunu kurtardı ve yolun ortasında durdu. "Korktuğumu mu sanıyorsun?! Ben artık anlamadan, dinlemeden, kaçarak yapılan hatalardan çok sıkıldım. Suçum günahım neyse bedelini ödemeye hazırım! Onlara, bir borcum var."

Kararlıydı. Poyraz'ı tanıdığımdan beri ilk defa ciddi bir konu karşısında şımarık yada korkak değil, kararlıydı. Karşımda gördüğüm olgun adam beni fazlasıyla şaşırtmaya yetmişti.

Nitekim biraz sonra beni elektrik çarpmış gibi hareketlendiren gür ses, Fırat'a aitti.

"Ulan şerefsiz sen buraya hangi yüzle geldin?!"

Seri adımlarla bize doğru gelen Fırat'a koştum ve kollarına yapıştım. "Fırat! Bi' dur, bir saniye dinle beni-"

"Ne işin var lan senin burada?! Cevap ver bana!"

Fırat sanki ben göğsüne yapışmamışım gibi bir güçle yürümeye devam ediyor, havada elini kolunu sallıyordu. Tüm gücümle gövdesine sarıldım ama yere sabitlediğimi sandığım ayaklarım geri geri kaymaktan başka bir işe yaramıyordu. Tam o sırada yanımdan rüzgar gibi bir karartı geçti. Arkasından da Poyraz'ın acı dolu inleyişi duyulmuştu.

Selim. Tek yumrukla. Poyraz'ı yere serdi.

Bu Fırat dahil hepimizi durdurmuştu. Az önce avaz avaz inleyen sokağa öyle bir sessizlik hakim oldu ki Poyraz'ın kısık sesli iniltilerini bile duyuyorduk. Bu zamana kadar hiçbirimiz Selim'in doğrudan kaba kuvvet kullandığını görmemiştik. Yani kimsenin bu şoku atlatması kolay olmayacaktı.

Yakalayabileceğim tek fırsatın bu an olduğunu fark edince buna sonra şaşırmaya karar verdim ve Poyraz'ın başına eğildim. Burnundan oluk oluk akan kanı görünce istemsizce yüzüm buruştu. "İyi misin?"

Yattığı yerden kanı durdurmak ister gibi kolunu burnunu bastırdı. Elini çektiğinde yüzüne dağıttığı kan az öncekinden çok daha kötü görünüyordu fakat o gülmeye başladı. "Dur... Daha yeni başlıyoruz." Tutmamı ister gibi elini bana uzattı. "Kaldır beni de devam edelim. Sıra dayağı beklemez."

Gerizekalı.

"Ne konuşuyor lan bu hâlâ?!"

Panikle arkamı döndüğümde Müslüm'le Leyla'nın Fırat'ı tutmaya çalıştıklarını gördüm. Hızlı bir şekilde Poyraz'ın elini tutup ayağa kaldırdım.

"Çık ulan Ömür'ün arkasından!"

"Yeter Fırat!" Dedim, dişlerimi bastırarak. "Nerede olduğumuzu unutuyorsun! İnsanlar camlara çıkıyor!"

"Sen neyden bahsediyorsun ya?! Ne insanı, ne camı?! Bu herif hangi yüzle bu kapıya geliyor?!"

"Fırat..." dedi, arkamda kalan Poyraz. "Önce konuşalım. Sonra yap istediğini."

"Hadi lan oradan!" Diye bağırdı Fırat. "Ben önce istediğimi yapayım da sen sonra konuşacak halde olursan kendi kendine konuşursun! Çık şu kızın arkasından!"

BozgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin