4. Bölüm

792 36 6
                                    



"Beni aradığınızı duydum." Dedi gözlerini gözlerime kilitlediği anda. "Benim hakkımda öğrenmeniz gereken ilk ve en önemli şey, benim kesinlikle verdiğim sözü tuttuğumdur." Farkında olmadan sert bir şekilde yutkunduğumda o da duraksadı ve kendinden emin bir gülüş yerleştirdi dudaklarına. "Tanışacağımızı söylemiştim." Aramızdaki kısacık mesafeye yavaşça elini uzattı.

"Deniz Zorbey."

Yaşadığım anı garipsediğim, sanki dışarıya çekilip ikimize baktığım bir an oldu. Gözlerim şaşkınlıkla açılmış onu izliyordum. Günlerce aradığım ve şirketinde iş başvurusu yaparak ulaşmaya çalıştığım adam, o nişan gecesi dibimdeydi.

Önce uzattığı eline ardından da rahat bir tavırla beni bekleyen yüzüne baktım sert bir yüz ifadesiyle. "Burada ne dönüyor?!"

Sesli bir şekilde gülerek elini indirdi ve kumaş pantolonun cebine sokarak dikleşti. "Aynı soruyu bende sana sormak istiyordum." Sağ elinin işaret parmağı ikimizin arasında gidip geldi. "Birbirimizi aydınlatmamız gereken noktalar var."

Arkasını dönüp sağ tarafımda kalan geniş, siyah masasının etrafından dolaşarak yerine oturdu. Bense yerimden kıpırdayamadan gözlerimle onu takip ettim.

"Lütfen ayakta kalma." Dedi eliyle masanın önündeki koltukları işaret ederek. "Uzun bir konuşma olacak."

"Hayır tam aksine!" Dedim hareketlenip masasının önüne yürüdüğüm sırada. Tam karşısına geçip iki elimi de masasına yaslayarak hafifçe eğildim. "Bana burada ne döndüğünü hemen açıklayacaksın. Kimsin sen?"

Mavi gözleri gür bir kahkahayla kısıldı. Bu adam her kimse benimle eğlenmek ve beni delirtmek özel ilgi alanlarından biriydi kesinlikle. "Bunu da ben soracaktım desem inanır mısın?" Alttan alttan yüzümü izlemekten vazgeçip sandalyesinde geriye yaslanarak gerildi. Beden dilinden, gömleğinin gerilen düğmeleriyle belli olan yapılı vücuduyla güç gösterisi yapmaya hazırlandığını anlamıştım. "Melike Koygun olmadığın kesin." Ciddi bir ifade takındı ve kısa bir nefesin ardından diliyle alt dudağını ıslatıp devam etti. "Ömür Dikmen kim peki? Benim karşıma çıkıp kaybolan, Kemal Köse davalarının peşine düşen ve Poyraz'ı dumur eden Ömür Dikmen, kim?" Dediğinde sesi oldukça gerilmiş ve yüzü bir mermeri andıracak katılıktaydı.

Duyduklarım karşısında hazırlıksız yakalandığım için şoka uğramıştım fakat hala ifadesizliğimi koruyordum. Oyun oynamıyordu. Oldukça gergin ve hesap sorması gerekenin o olduğunu belli ediyordu. Yavaşça doğrularak ellerimi masadan çektim. "Kim olarak soruyorsun sen bana bunları?"

Bir kaç saniye hayretle bana baktı. "Gerçekten hatırlamıyorsun." Derken resmen fısıldamış, ben dudaklarını okumuştum. Ardından gözlerini kaçırdı. Yüzü sinirini yansıtırken başını hızla sallıyor, masanın üzerinde bir şeyleri düzeltir gibi yaparken hırlıyordu. "Tabi 4 yıl olmuş az mı! Neyi unutmak istedin de o derece sarhoş olup, beni hatırlamayacak kadar sildin o geceyi?" Diye sordu ama daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.

"Bi.. Bir dakika! Ne diyorsun ya sen?!" Dedim yüzümü buruşturarak. "Sürekli bir imalar, ne gecesinden bahsediyorsun!" Aramızdaki bu tanışmışlık iması beni son derece rahatsız ediyordu. Çünkü kabullenmesem de gözlerinde, o bakışlarında tanıdığımı düşündüğüm bir şeyler vardı. Çıkaramadıkça delirecek gibi oluyordum. Ama bu yaptığı bir 'gece' iması beni oldukça sinirlendirmişti. Öyle bir şeyin olması mümkün değildi!

BozgunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin