Arkamı döndüğümde İskender Zorbey'in konuşma yapmak için çatalını kadehine vurduğunu gördüm. "Öncelikle hepinize iyi akşamlar diliyorum sevgili dostlarım." Dedi pürüzlü ses tonuyla. "Toplantıya geçmeden önce söylemek istediğim önemli bir şey var." Gözleri tüm üyelerin üzerinde ağır ağır gezdikten sonra devam etti. "Gördüğünüz üzere artık çok yaşlandım. Liderlik koltuğunu devretme fikrindeyim."
İnsanlar şaşkın gözlerle birbirlerine bakarken terasta gürültülü bir uğultu yayılmaya başlamıştı. İskender Zorbey tekrar çatalını kadehine vurarak dikkatleri çekti. "Elbet ki bu kararı toplantıda tartışacağız. Yeni lideri de masanın kurallarına ve liyakatine uygun şekilde oylayacağız. Fakat toplantıya girmeden önce aramıza yeni birinin daha katılacağını söylemem gerekirdi."
Casper'ı merak edip arkamı döndüğümde olduğu yerde kaldığını gördüm. Duyduklarıyla birlikte gözlerini yumdu. Sanki bu şekilde dedesinin birazdan söyleyeceklerini duymayı reddediyordu.
"Damadım Cemal ve torunum Deniz'le birlikte küçük torunum Poyraz'da artık masada bizimle beraber olacak."
Kurşun geçirmez bir sessizlik oluştu. Ben gözlerimi Casper'ın yüzünden ayıramazken o yavaşça yumduğu gözlerini araladı ve kırgınlık dolu bakışları dedesini buldu. Bir şeyler bekliyordu ama sanırım bu kadarını değildi. Belli belirsiz kafasını salladı ve arkasını dönerek terastan çıktı.
Terasta kısık sesli fısıldamalarla birlikte samimiyetsiz tebrikler baş göstermişti. Poyraz'ın sevgili kayınpederi sayılan Halim Eryaman ve İskender Zorbey'in memnuniyetleri yüzlerinden okunurken Poyraz'ın bana baktığını fark ettim. Bomboş, ifadesiz bir bakış. Belki de sadece vereceğim tepkiyi görmek istiyordu. Ama artık ben ona tepki verebilmek için çok uzaktaydım. İki adım ötemde olmasına rağmen, kilometrelerce uzakta.
Ofisime geldiğinde söylediği gücü elime alacağım derdi her neyse, bu gösterisi onun basamaklarından biriydi. Bir amaç uğruna şu an kendini, benliğini yok sayıyordu. Amacı neydi, ne istiyordu bilmiyorum ama bana göre önemi ne olursa olsun; o yerine sığamayan, hayalleri ve inançları olan adamı feda etmesine değmezdi. Sevdiğiniz birine duyulan kızgınlıklar ve kırgınlıklar sabit değerler değildir benim gözümde. Oradadır, ama elinizle itip bir kenara koyduğunuzda saf duygularınızla da bakabilirsiniz. Poyraz'ı her şeyden arındırıp baktığımda gözlerimde belirgin bir acı vardı. Başımı ağır hareketlerle iki yana salladım. Belki yapmamasını, durmasını söylüyordum ama anladı mı bilmiyorum. Gözlerini yumarak kafasını çevirdi.
Casper'ın arkasından yetişmek için terastan çıktım. Ne salonda ne de girişte yoktu. Kapının önüne çıktığımda, gözlerim bir yığın iri yarı adamın arasından Yakup'u buldu. "Deniz Bey nereye gitti?"
Hızlı adımlarla yanıma gelerek "Bir problem mi oldu?" Diye sordu.
Ben sorumu yenileyemeden onun gür sesi duyulmuştu. "Yakup!"
Sırtımı döndüm, bir kaç adım uzağımda duruyor ve yüzüme bakmıyordu.
"Ömür Hanım'ı al eve götür. Beni bekleyin."
Kaşlarım çatıldı. "Ne-Neden?"
"Yakup dediğimi yap!"
"Tamam abi."
Yakup koluma uzandığı sırada bir adım geriye atarak elimi aramızda kaldırdım. "Çek elini!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozgun
Ficción GeneralVelhasıl... o bana dokunduğunda adımı bile unutuyordum. Oysa unutmamam gereken tek şey buydu.