25

1K 57 0
                                    

"ya hala, bir ayağın çukurda zaten, boş ver üzme sen daha fazla kendini" mertin söyledikleri ile gözlerimi kocaman açarak şaşkınlık ile ona baktım.

(Sevmediğin akrabalara karşı tavrım.)

Bu çocuk kesinlikle canına susamıştı.

Karşı taraftan bir şeyler bağırma sesi, karşı koltukta oturan bana kadar gelirken, mert telefonu kulağından uzaklaştırdı. Yüzünü ekşiterek bana baktığında onun bu haline güldüm.

Telefonun altını kapatarak bana doğru eğilerek " büyü falan yaparımı acaba"
Sorduğu soru ile gülümsemem genişledi.

Başımı olumsuzca iki yana sakladım. Bende onun gibi öne doğru biraz eğildim. "hala bu oğlum, sağı solu beli olmaz" dalgaya vurarak kurduğum cümleyle, endişe ile telefonu kulağına yaklaştırdı.

" şaka yaptım güzeller güzeli halam, sen daha gencecik bir çıtırsın, cebinden beni çıkartırsın kız sen" mertin göt korkusuna gülerek, ayağa kalktım.

Yağcılık dedinmide akla mert gelirdi.

Bu gün, Mert, ünüversite vizeleri için şehir dışına, okuluna gidicekti. Onun ile tanışalı nerden baksan bi 1 ay oluyordu, belki normal abla-kardeş ilişkisi yoktu aramızda. ama ben genede aramızdaki bu ilişkiyi seviyordum, abla olmak güzel birşeymiş, daha öncesinde hayalini kurduğum o ablalık düşündüğümdende güzeldi.

O düğünün üzerinden 1 hafta geçmişti, gökçe yanımıza gelmiş ve konuşmaya çalışmıştı. Fakat yamaç ağzını açmayıp tek bir kelime dahi etmemiş hata yüzüne bile bakmamıştı, bense istemsiz bir şekilde gökçeyi terslemiş durmuştum.

Daha sonrasında bu davranışımdan pişman olmuştum, çocukça davranmıştım. Olgun bir şekilde davranıp, gururu boşa sayıp, gökçeye son bir kez veda etmeliydim belkide.
Her ne kadar sonlara doğru bizim hikayemiz berbat bir hal almış olsa bile, gençlik yıllarımın en güzel zamanlarını gökçe ile geçirmiştim. Bir vedayı hak ediyordu bizim arkadaşlığımız bence.

Ama bunu birde, davranışa döke bilseydim, güzel olurdu belkide.

Hissettiğim darlanma ile ayaklarım beni balkona götürdü. Parmaklarım sıkıca demirlikleri kavrarken, gözlerimi kapatarak derin bir nefes çektim içime.

Kafamın içi çok dağınıktı, eskiye dönmeye çok korkuyordum, o eski eylüle dönmeye çok korkuyordum.

Ve şuan yaşadığım şeyler beni o zamanki psikolojime itiyordu. Şu son bir kaç gündür içimde bir kötü his vardı, sanki bir şey olucak gibiydi, son 1 aydır yaşadığım şu güzel şeyler sanki son bulacakmış gibi hissediyordum.

Bir kaç gündür mert bende kalmaya başlamıştı, yakın zamanda şehir dışına uzağa gidiceğini bahane ederek, alp le daha çok vakit geçirmek için, bende kalıyordu.

Adar abimgil bu durumdan her ne kadar şikayetçi olsada bir şey söylememişlerdi.

Yamaç ise buradan kendine ev tutana kadar benimle birlikteydi. Adar abim, yalın abim ve yağız abimde günlerinin genelini benim evimde geçiriyor akşam olunca uyumak için kendi evlerine gidiyorlardı.

Bu durumdan şikayetçi olduğum söylenemezdi, açıkçası kalabalık ortamı özlemiştim, heleki aile sıcaklığını daha çok özlemiştim. Gerçek aile sıcaklığı bumuydu bilmem ama içimden bir ses, bunun aile sıcaklığı olduğunu söylüyordu. Heleki alp'in o yüzündeki gülümseme herşeye bedeldi.

Artık sametin mezarına her gün gitmektense, haftanın neredeyse 4 günü uğruyorduk. Alp her gün mezara gitmek isterken, şu son bir kaç haftadır, beli aralıklar ile gitmek istiyordu.

Yeniden / AbilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin