4-life feels so monotone but i still keep hoping

1.4K 173 72
                                    

"Nerede kaldın ya?"

"Sorma, mahvoldum," dedim montumu asarak. Omzuma masaj yaparak konuştum. "Buranın bu kadar sıcak olduğunu bilseydim koşarak gelirdim."

"Benim de koşarak gitmem gereken bir yer var, birazdan Chan gelir," dedi hızlıca. Bu sırada yanıma gelmiş, aynada saçını düzelterek beresini takmaya başlamıştı. "Yetişirsem beraber döneriz de anlatırsın minik Jisung ile olan ilk gününü!"

"Sen nereye, söylemeyecek misin?"

"Sshh," dedi işaret parmağını dudağımda tutup. Ardından çabucak ekledi. "Sır, söyleyemem."

"Yine ne işler-"

"Hadi hadi," dedi sözümü bitirmeme izin vermeden. "Geç kaldım zaten, görüşürüz Minhocuğum!"

Ardından attığı öpücüğe yüzümü buruşturarak cevap vermiş, cidden koşarak ilerlemeye başladığında da yine arkasından yavaş gitmesini tembihlemiştim. 22 yaşında kazık kadar adama zaten bakıcılık yapıyordum, Jisung'a yapmam hiç de tuhaf gelmiyordu artık.

Jisung demişken, onun bana verdiği yapılacaklar listesini tamamlamıştım tamamlamasına da, onunla konuşmama kuralına uyduğum ve dört saat boyunca temizlik yaptığım için kafayı yememek için arada şarkı söyleyip orada bizim dışımızda olan tek canlıyla, Sky ile, konuşmuştum. Onu yıkarken ise bana çok fazla yardımcı olup üzerimi ıslattığı, kollarımı tırmaladığı için de teşekkür edip durmuştum.

Sonuç olarak Jisung; beni pes ettirip kaçırmak uğruna hazırladığı listesinden alnımın akıyla çıkmama şaşırmış, ninesine sapıklığıma dair yürüttüğü kanıtsız teorileri yeniden anlatıp kovulmam için yararsız çabalara girmişti. Fakat bunun sonunda Namju teyzeden tekrar sıcak bir yemek ve teşekkür kazanmış, böylece yeni işimin ilk gününü -yorucu bir şekilde de olsa- kârla tamamlamıştım.

Tezgahtaki masaüstünü açılmaya bırakıp kendime bir kahve hazırlamaya başladım. Sıcak kupa elimi yakmaya cüret ettiği andaysa bardağı oflayarak masaya koydum.

"Aa, ne zaman bitti bakıcılık işin?"

"Chan," dedim içeriye ne zaman girdiğini anlamaya çalışarak. Sonra alayla konuştum. "Asıl senin ne zaman bitti garsonculuk işin?"

Evet, beni gıcık etmeye çalıştığını görebiliyordum bu yüzden ben de onu kendi oyunuyla vuruyordum. Haklıyım.

"Pek müşteri yoktu, mutfağı temizletip yolladılar."

Montunu ve atkısını girişteki askıya astıktan sonra konuşmuş, ardından yanıma gelmişti.

"E hadi, bana kahve yok mu?"

"Kalk kendin al, elin kolun yok mu?"

2-0. Ve yine haklıyım.

Kendisine kahve koymaya uğraştığını duyduğumda önüme açtığım makaleleri okuyor, artık miyop olduğumdan şüphe etmeye başlayarak ekrana doğru eğilip duruyordum.

Meksika, Meksika adaları, Meksika kıyıları, Meksika balıkları...

Ve burs.

"Değişiklik var mı?"

"Evet..." dedim üzüntüyle. Ses tonumdan ne olduğunu kolayca fark edip yanıma gelmiş, kafasını eğerek okumaya başlamıştı.

Meksika'daki nadir balık türlerini keşfetmemi sağlayacak o projenin bursunu almam için öncelikle elimdeki borçları kapamalı, ardından para biriktirmeli ve birkaç tez yazmalıydım. En önemlisi de bunları en geç ağustosa kadar yapmalıydım. Yeni dönem eylülde başlıyordu çünkü.

slave of the ocean - minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin