35-falling in love with you, forever

881 118 248
                                    

"Acele etme Jisung, henüz gelmediler."

Bana bakıp genişçe sırıttı. "Biliyorum ama birazdan burada olacaklarını söylediler!"

Cevaben ben de kafamı sallayarak gülümsedim. Holdeki aynada son kez saçlarımı düzeltmeye koyulduğumda Jisung'un neşeli selamını işittim. Koşarcasına dışarı çıktım.

"JISUNG!"

"HYUNJIN! JEONGIN!"

"Seni özlemişiz!"

"Ben de sizi özledim!"

"Görüşmeyeli neler yaptın?.."

Üçünün arasında beni fark edeceklerini umarak dikiliyor, donuk bir tebessüm ederek gözlerimi kırpıştırıyordum. Aniden Jisung dönüp elimi tuttuğunda ne yaptığını anlamayarak sustum, beni yönetmesine izin verdim. O, bedenimi Hyunjn ve Jeongin'in arasına atarken, "Bu da Minho! Sizden bahsedip durdu. Uzun zamandır görüşemediğimiz için özlemiş olmalı!" deyiverdi.

Sarışın sırık arkadaşım benimkinin lafıyla kahkahalara boğulurken Jeongin omzumu sıvazladı. "Sadece bir haftada böyle oluyorsan," dedi fısıldayarak. "Meksika fikrini tekrar gözden geçirmen gerekebilir..."

Jeongin söylediğiyle gamzelerini çıkararak gülümserken başımı sallamakla yetindim. O gün gelene kadar o gün hakkında konuşmamak istiyordum çünkü. Odağımı çabucak değiştirdim. Jisung'u ele geçirmek üzere olan Hyunjin'i geç olmadan fark ederek kolundan çektim.

"Eee" diye sordum canımın içi arkadaşıma. "Hazır mı her şey? Akşama kalmadan yola çıkmamız lazım."

"Hazırdır herhalde," diyerek bana sırtını çevirdi. "Heh Jisung ne diyordum, ben de o ceketi alacaktım ama-"

"Hyunjin!?"

"Ne var ya?"

Tepki olarak yalnızca ona bakmaya başladığımda Jeongin halimize gülerek Jisung'a yaklaştı. "Asla değişmiyorlar, değil mi?" dediğini duyar gibi oldum.

Mavi gözlerini kısıp gülerek ona katıldığında Hyunjin avel avel yüzüme bakmayı sürdürüyordu. Ona sert bir tane yapıştırabilirdim elbette ama şiddete karşıydım. Özellikle hayvanlara, asla.

Hyunjin'in bu gibi salaklıklarına nasıl katlandığını merak ettiğim sevgilisi ve benim biricik Jisung'um öne geçerek bahçeden çıktılar. Sonra bizim başlayacak muhtemel tartışmamızı engellemek ister gibi Jisung, muzip bir tebessümle bize döndü.

"E hadi, deniz bizi bekliyor!"

~~~

Sahile indiğimiz anda denizin sesinin yanında Jisung'un coşkusu kulaklarımı doldurdu. Tekerleklerin kuma batması umrunda bile değildi, oldukça hızlıydı. Jeongin giydiği kapri kot ve geniş sandaletlerle adını seslenerek peşinden yürüdü. Ben de tuttuğumuz büyük taksinin parasını Hyunjin ile bölüşüp indikten sonra onlara yetişmek için acele ediyordum.

"Minho! Bekle br saniye."

Beni bu sabah sinir ettiği için söylediğine kulak asmayabilir, koşarak Jisung'un yanına varabilirdim. Ancak vefalı ve kin tutmayan bir arkadaştım işte, Hyunjin'in aylak adımlarına sabredip yanıma gelmesini ve bir an önce konuşmasını bekledim.

"Bilmen gerektiğini düşündüm." dedi gergin bir ifadeyle.

Tribimi unutup ona baktım. "Neyi?"

İkimizin de adımları yavaşlarken telefonunu almam için bana doğru uzattı. Bi̇r anlığına elim telefonun kenarında kalsa da, dokunmamıştım henüz. Mesajlaşma ekranında duruyordu ve gözüm ilk olarak i̇sme kaymıştı.

slave of the ocean - minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin