29-heavenly protected never alone

880 135 77
                                    

Sekiz... Dokuz... Ve son olarak, on.

Hyunjin gürültülü bir alkış kopardı.

Bu adımımla ilk önce sağ ayağımı yürüme bandından çıkardım, bana yardımcı olan hemşire sayesinde de rahatça değneklerimi koltuk altıma yerleştirdim.

"Bu egzersizleri evde de yapabilirim." dedim.

Doktor güldü, "Evet, sendeki bu hevesten olmalı, bir anda alıştın." diye yanıtladı.

Heyecanla ona döndüm. "Bu gidebilirim mi demek yani?"

"Odana geçip uzan lütfen. Ben de refakatçinle konuşup ona gerekli bilgileri söyleyeyim."

Hyunjin refakatçi sıfatı geçmesiyle omuzlarını dikleştirmemiş değildi, fark edip güldüm. Doktorun söyleyeceklerine kulak kesilecekti şimdi. Dün olduğu gibi baş başa konuşmaları gerektiğini bildiğimden oyalanmadım, ikinci defa ziyaret ettiğim bu fiziksel tetkik odasından kaçarcasına çıktım.

Gerçek anlamda dün -yani kaza geçirdiğim gün- taburcu olabileceğimi düşünmüştüm. Bacaklarım veya herhangi bir yerimde sorun yoktu çünkü. Lakin dün akşam, Jisung'la uyuyakaldığımız zaman, bacağımdaki karıncalanmanın arttığını bir anda derinden hissetmeye başlamıştım.

O an bunu sorun etmemiştim elbette. Ancak kaşıma isteği gittikçe dayanılmaz hale geldiği için dile getirmek durumunda kalmıştım. Böylece doktor üzerimde yeni ve kontrol amaçlı testler yapıp onların sonuçlarını da Hyunjin'e bildirerek beni fiziksel tetkik odasına yönlendirmişti.

Hyunjin'in bu konu hakkında telaşlandığını görebiliyordum, ben ne kadar yatıp dinleniyor olsam da o uyku uyumuyor gibiydi. Jisung'un ondan alta kalır yanı yoktu. Muhtemelen Hyunjin'den de çok endişeleniyor olmalıydı lakin bunu belli etmemekte oscarlık bir tavır sergiliyordu. Ve tabii ki, Jeongin'in de gidip gidip geldiğinin altını çizmeliydim. Onlara bu gibi duyguları yaşattığım, hayatlarını meşgul ettiğim için büyük suçluluk duyuyordum.

Pekala sonra, korktuğumuz gibi bir şey olmadı; başta oldukça zorlansam da korkulukları arada bir kavramaktan geri kalmayarak yolu tek seferde yardımsız yürüdüm. Yere değen ayağımdaki sızlamaları söylemekten çekinmedim. Doktorum da bunun yalnızca hareketsizlik ve yer yer belli olan şişliklerden kaynaklı olduğunu belirttiğinde içimiz rahatladı. Ancak söylediğim gibi, birkaç gün daha müşaade altında kalmak zorundaydım artık.

Bu tetkikler sonrası yatıp dinlenmem gerektiğine karar verilmişti. Ben de söylenene uyup verilen ilaçların da etkisiyle uzunca bir süre uyudum. Bu sırada Jisung, Jeongin ile beraber gece bir vakit eve dönmüş, toparlanmış ve bana da temiz kıyafetler getirmişti.

Sabahleyin ağzımdan bunun için ancak kuru bir teşekkür ederim çıkmış ve öylece de havada kalmıştı.

Jisung, onunla uyuduğumuz andan sonra benden kaçar gibiydi, konuşamıyorduk ya da sadece bu konu hakkında fazla düşünmeye başladığım için duygusallaşıp saçma fikirlere kapılıyordum.

Fakat elimde değildi. Bu halde, bu durumda, Jisung'la daha çok vakit geçirmek istiyordum. Ama o her zamanki gevezeliğini, enerjisini birkaç gün öncede bırakmış gibi benimle minimum iletişime giriyordu ve dediğim gibi dr dünden beri bir türlü baş başa kalamıyorduk.

Bu yüzden şimdi acele ediyordum. Hyunjin doktorla -umuyorum ki- son görüşmesini yapadururken ben de hızla odama çıkacaktım.

Asansörü beklerken alçılı sol ayağım havadaydı, değneğime yaslanıyordum. Koyu mavi gözlerinin eski parlaklığında olabilmesini umuyor, bizi düşünüyordum.

slave of the ocean - minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin