Masamın dağınıklığından kafamı kaldırıp ayırdığım fotoğrafları yatağıma yığmaya başladım. Tek tek saymama rağmen bir şeyler eksik geliyor, hatırlamaya çalışıyordum. Neredeydi kalanları?
"Efendim sevgilim?" dedi telefonumu derhal açarak.
"Yine kütüphanede misin?"
"Ben de seni çok seviyorum sevgilim!" diye konuşup ardından bir öpücük yolladı. Cihazı çabucak kulağımdan uzaklaştırmıştım neyse ki. İyi kurtuldum.
"Bağırarak konuştuğunun farkında mısın," diye söylendim. Madem kütüphanedeydi, fısıldaması gerekmiyor muydu? "Sonra Jeongin gelip sevgilinle sessizce konuşmanı söyler, zortlarsın."
"Kafeteryadayım sevgilim, merak etme! Ve evet ben de seni çok özledim."
"İğrenç bir oyuncusun," dedim iç çekerek. "Dinle şimdi, bir şey soracağım sana."
"Buyur."
Sevgiline de buyur demezsin.
"Dalışlarda çektiğin fotoğraflar vardı ya, hepsi bende miydi yoksa-"
"Ha... Ben bazılarını almıştım ya senden çizim için," dedi hatırladığı gibi. "Araştırman bitti diye geri istememiştin, şimdi ne oldu?"
"Bir şey yok ya," deyip duraksadım. Ensemi kaşıyan elimi çekip ajandalarımı kutularına yerleştirmeye başladım. "Bir daha üstünden geçeyim diyorum, ne olur ne olmaz..."
Bir süre sessizliğini ardından da biriyle konuşmasını dinledim. Sonra kulağıma dolan araba sesleriyle dışarıya çıktığını anlayıverdim.
"Orada mısın?"
"Evet buradayım," dedi soluklanır gibi. "Evden alıp geleyim sana, hem anlatacaklarım da vardı."
~~~
Güneş battığı vakit kapım tıklatılmış, Hyunjin olduğunu anlayıp onu içeri almıştım.
Montunu ve beresini hızlıca askıya astı ve elindeki poşetleri elime tutuşturdu.
"Bunlar ne lan?"
"Annem hazırladı."
Çoktan kendinin atadığı benim o minnoş geyik panduflarımı geçirdi ayağına. Ben bile çorapla geziyorken onun canım geyik panduflarımı giyiyor olması sinir bozucuydu ama elimdeki sıcak yemeklere bakınca şimdilik bunu yapmasını mazur görebilirdim.
Arkadaşım odama geçerken ben de poşetteki yemekleri hazırlamak üzere mutfağa girmiştim.
"Hadi çabuk, anlatacaklarım var diyorum!" diye seslendi ben tam da odama yönelmişken.
"Aç, ellerim dolu!" diye cevaben bağırdım kapımın ardından. Beni duyduğu gibi gelip kolaylıkla geçmem için kapıyı tutmaya başladı.
"Oha, bira mı koydun?"
"Su mu koysaydım etin yanına," dedim ayağımla yatak ve koltuk arasına küçük masayı çekerken. Tepsiyi de üzerine bıraktığımda Hyunjin'in hâlâ şaşkınlıkla aralık kalan yüzüne baktım. "E, tamam su getireyim sana."
"Of otur, dalga geçiyorum." dedi kendisi koltuğa kurulurken. Bu sırada da cebine sıkıştırdığı bir şeyi çıkarmaya çalışıyordu.
"Lan gerizekalı fotoğrafları oraya mı koydun?!"
Bana uzattığı uçları bükülmüş renkli karelere baktım. Hyunjin'in ağzına bu fotoğrafları sokmama son 3.
"Çıkarmadan oturmuşum ya, kot pantolon olunca kanka..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slave of the ocean - minsung ✓
Fanfiction"madem öyle, bundan sonra benim kölemsin." deniz biyologu Minho ve en az onun kadar okyanus aşığı olan yürüme engelli Jisung'un ikilemlerle dolu hikayesi. [josee, the tiger and the fish] [yan ship: hyunin] [14.01.23 - 14.02.24]