16-my thoughts will echo your name

856 144 98
                                    

"Buradan döneceğiz."

"Tamam."

"Turuncu bina." diyerek durmasını bekledim. Eve alıcı gözüyle baktıktan sonra Jisung için almayı ısrar ettiği tatlıya uzandı ve bana baktı. "Hadi, Jisungie'yi bekletmeyelim."

İçimde söylenip duran o kötü sesleri tamamen susturmaya çalışırken kapıyı tıklattım. Önce yaşlı kadının homurtusu ardından kapı kilidini açma sesi duyuldu.

"Hoş gel-" diyerek sırıtarak yanımda dikilen Chan'ı süzdü. "Arkadaşın mı, Minho oğlum?"

"Evet Namju teyze, beni bırakmaya geldi-"

Chan sözümü bitirdiğim gibi kadına döndü. "Jisung ile tanışmak istemiştim, tabii izniniz varsa." dedi.

Jisungie'ye ne oldu?

Bir şey söylemeden Namju teyzenin vereceği tepkiyi izledim. Kadın Chan'a yalnızca değerlendirici bir bakış atmış ardından gülümseyerek, "Geçin oğlum, Jisung da yeni uyanmıştı zaten." deyiverdi.

Hoş dış görünüşünde serseri tipine dair bir ipucu yoktu. Dört dörtlük, efendi çocuk lakaplarına oldukça uygun tavırları vardı hep. Elbette yalnızca ilk izlenimde bunu söyleyebilirdiniz. Sonrasında herkes gibi gerçek yüzünü -dengesizliğini- fark edebiliyordunuz.

Şimdi, salona girdiğimizde Jisung'un bize bakmadan gözlerini ovmayı bitirmesini beklemiştik.

Tanrım, uyandığı zaman çok huysuz oluyor... Chan ters bir şey söylemese bari.

"Bu kim?" dedi eliyle Chan'ı işaret edip bana baktıktan sonra.

Chan onu baştan aşağı süzmekten çekinmedi ancak benim konuşmama müsaade eder gibi duraksadı.

"Bu Chan. Benim arkadaşım-"

"Patron olan bu mu?"

Chan hafifçe güldü. "Sana benden bahsetmiş demek."

Jisung omuz silkip Sky'ı arandı. Bulduğunda kendini o köşeye çekip kediyi okşamaya başladı. Dönüp Chan'a artık gidebileceğini söylemek üzereyken Namju teyze içeri girdi.

"Minho oğlum," diyerek bana seslendi. Chan'a kesik bir bakış attığımda halen gülümsüyordu. "Beni geçirir misin?"

Kapıya döndüm. "Geliyorum Namju teyze."

"Bu arada, sana tatlı aldım Jisung," diye konuşarak bir sohbet başlatma çabasına girmişti. İç çekip yürüdüm. "Sanırım cheesecake seviyorsun..."

Salondan ayrıldığımda artık ne söylediklerini ya da ne yaptıklarını bilmiyordum bu nedenle çabucak yaşlı kadını yolcu edip Chan'ı gönderecektim. Yaptığı emrivakinin -Jisung'la tanışmak istemesinin- hoşuma gitmediğini söyleyebilirdim.

Hole çıktığımda etrafa bakındım, dış kapı kapalıydı ve ortalarda görünmüyordu. Ona seslendim. Gecikmeden odasından ses geldigini duydum. Yatağının kenarına oturmuş, önündeki deftere bir şeyler yazıyordu.

"Bu maaşın Minho oğlum," dedi bir poşete sardığı tomarı bana uzatırken. Ellerinin titreyişini umursamıyor gibiydi. "Birkaç defa saydım, eksikse söyle. Gözlerim de iyi görmüyor artık..."

Başımı sallayıp paraları yanımdaki şifonyere bıraktım. Az ya da çok fark etmezdi, şimdi para hesabı yapmak istemiyordum.

"İyi misin Namju teyze?" dedim yaşlı kadın ciddiyetle bir şeyleri okumaya çalışırken.

Gülümsemeye çalıştı. "Evet evet evladım," diye mırıldandı. Sonra bir şey hatırlamış gibi bana baktı. "Bugün Jisung'un dışarı sandalyesi gelecek. Kapıyı çalmaz, kornaya basarlar. Alırsın olur mu?"

slave of the ocean - minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin