"Basamak var-"
"Evet görüyorum Hyunjin."
"Dur koluna-"
"Evet yürüyebiliyorum Hyunjin."
"Ama-"
"Sana kim haber vermişti?"
"Jisung söyle-"
"Tamam sus."
Sonunda dördüncü kata çıktığımızda Jisung ve Jeongin'in bizi koridorun sonunda beklediğini görmüştüm. Rahat bir nefes aldığımı söylemem gerek zira Hyunjin, onca gün sonra bile bana aşırı hastaymışım gibi davranıyor, böylece gergin olduğum şu vakitte, benim daha fazla gerilmeme sebep oluyordu.
Onu suçlamıyordum, sadece bu ilgiyi istemiyordum, en azından şimdi değil.
"Evet ne oldu?" dedi Jisung onların yanına vardığımızda.
Hyunjin öne atılıp omuz silkti. "Raporlar doktora gidecekmiş. Sonra çağrılacakmış..."
Doktor Sue'nin odasının önündeki tekli koltuklardan birine kendimi atıp ilk iki parmağımla şakaklarımı ovmaya başladım. Yanımda bıraktığım değnek kayıp zemine düştüğünde istemsiz bir küfür savurdum.
Alçılı sağ ayağımın hizasında uzanmış değneğimi almak için bedenimi hafifçe, içimde büyüyen gerici bir sinirle eğdim.
Sonra benden önce davranan tanıdık bir el, sert sapı kavradı. Tek söz söylemeye gerek duymadan, yalnızca bana bakarak sandalyesinde doğruldu. Ardından her şeyin farkındaymış ve beni rahatlatmak istermiş gibi gülümsedi, değneği elime koydu.
Bu bana yetmişti. Bir tebessümü, benim kurtuluşumdu. Hoş, ona bu kadar bağlanmam benim için iyi miydi, bilmiyordum. Bana istedigi her şeyi yaptırabilirdi. Olsundu. Bu saatten sonra bana bir zarar gelecekse, Jisung tarafından gelsindi, gıkım çıkmazdı emin olun.
Değneği tekrar ancak bu defa dikkatlice sağımdaki duvara yasladım. Uzattığım alçının içinde kıvranan ayağımı son günlerde daha çok hissediyordum zira kaşıntısı artıp duruyordu. Bundan korkuyordum. Ne anlama geldiğini bilmiyordum, o yüzden ne Jisung ne de başkasına bahsetmiştim bundan. Bu nedenle bile Doktor Sue ile yapacağımız muayene için daha gergindim.
Beynim patlayacak gibi olup, baş ağrım artarken alt kattaki bir personel ve Doktor Sue'nin asansörden çıktığını gördüm.
"Minho, içeri gel lütfen."
Gözlerimi bir anlık şaşkınlıkla kırpıştırdıktan sonra Hyunjin'in yardımıyla doğruldum, değneği koltukaltıma yerleştirip doktorun peşinden ilerledim. Bizimkiler de hemen arkamdan geliyorlardı.
Personel elindeki dosyayı doktorun odasında bir yere bırakıp çıkarken bakır, dalgalı saçlı kadın kapıyı benim için açık tutmaya devam etti. Hafif bir baş eğmesi teşekkürüyle odasına girdiğimde arkamdan konuştu.
"Onunla birkaç dakika yalnız görüşmem gerek gençler, olur mu?"
Dönüp daha önceki hiçbir kontrolümde istenmeyen bu baş başa görüşme mevzusunu anlamlandırma amacıyla baktım. Hyunjin doktora bakakalmış ve ancak Jeongin'in onu çekmesiyle geri adım atmıştı. Jisung ise sadece bana bakıyordu. Gözlerinde net bir şey vardı bu kez.
Endişeleniyordu.
Onun bana beş dakika kadar öncesinde yaptığı gibi, gülümsedim. "Beni bekle, geleceğim." diye fısıldarcasına dudaklarımı oynattım. Tek harfini bile kaçırmadığından emindim, gözlerini kaçırmadan frenini açtı, tekerleklerini geriye çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
slave of the ocean - minsung ✓
Fanfiction"madem öyle, bundan sonra benim kölemsin." deniz biyologu Minho ve en az onun kadar okyanus aşığı olan yürüme engelli Jisung'un ikilemlerle dolu hikayesi. [josee, the tiger and the fish] [yan ship: hyunin] [14.01.23 - 14.02.24]