-7-

1.2K 59 14
                                    

Medya: Behnan Şahmaranoğlu and Efna Kozan.

"İnsanın omuzundaki en ağır yük, cahillikti."

&
Sonlar her zaman bu kadar can yakar mı? Neden her sonun ardında doğan acı vardır ki? Son bakış, son veda, son gece, son konuşma... Son ile başlayan herşey bu kadar zormudur?

Son gecemide geçirmiştim bu evde. Doğduğum, büyüdüğüm, ilk kez güldüğüm, ilk kez ağladığım, ilk kez konuşmayı öğrendiğim, ilk kez yürüdüğüm, ilk acıyla tanıştığım, ilk annemi gömdüğüm, son kez ablamı gördüğüm... Ne varsa bu evde yaşamıştım ve son kez bu odada uyumuştum. Daha doğrusu uyuyamamış, sabaha kadar ağlamıştım.

"Keça min birazdan almaya gelirler seni. Ondan önce son kez ailece kahvaltımızı edelim."

Babamın sesi ile ona döndüm. Herşeye rağmen onu çok özleyecektim. Sonuçta o benim babamdı, çınarımdı ve arkamda duran dağımdı.

Kafamı salladım ve Rojgül anne ile birlikte kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. Herşeyi hazırladıktan sonra avludaki masaya oturduk.

"Abla sen gelin mi oluyorsun?" Rana'nın sözleri ile saçlarını okşadım ve gülümsedim.

"Evet güzelim gelin oluyorum." Keşke onun kadar masum olabilseydim. Keşke onun gibi küçük olsaydım da hayatın acımasız yüzüyle karşılaşmasaydım.

"Abla ben de büyüyünce gelin olacak mıyım?"

"Hayır sen ilk önce okuyup büyük bir kadın olacaksın."

"Tamam abla." Diyerek yemeğini yemeye devam etti. Babama baktığımda gözlerinin dolduğuna şahit olmuştum. Hayır ağlamamalıydı. Eğer ağlarsa o, bende kendimi bu zamana kadar tutmama rağmen dayanamayıp ağlardım.

Gözlerimi babamdan çektim ve önümde ki kahvaltılıklara diktim. Zorda olsa bir iki lokma almaya çalıştım ama nafileydi. İştahım olmadığı gibi midemde bulanıyordu.

Duygusal geçen kahvaltıdan sonra sofrayı toplamış ve hazırlanmak için odama çıkmıştım. Dün Bergüzar Hanım'ın gönderdiği saten, sade ve beyaz olan elbiseyi giymek için üzerimdekileri çıkardım.

Beyaz elbiseyi üzerime geçirdikten sonra boy aynasının karşısında durdum ve bir kaç dakika boyunca kendimi boş gözlerle izledim. Bir insan kendi ölümüne hazırlanır mıydı gerçekten? Ben hazırlanıyordum. Matemim çokçaydı fakat yaktığım ağıtlar duyulmuyordu.

Üzerimde elbise niyetine giyilmiş bir kefen vardı ve ellerim kollarım bağlıydı. Artık bitmişti herşey. Yolun sonuna gelmiştim.

Gözyaşlarım akarken, saçlarımı kendi ellerimle düzelttim ve salık bıraktım dalgalar halinde. Hafif bir makyaj yaparken, bunun sadece gösterişten ibaret olduğunu biliyordum.

Son rütuşlardan sonra ise tamamen hazırdım. Derin bir nefes aldım ve yüreğimi kaplayan tedirginlik hissi ile yatağıma oturdum. Orada öylece Rojgül anne'nin gelip beni almasına kadar bekledim.

Rojgül anne geldikten sonra, beni babamın bulunduğu odaya getirdi. Derbas Ağa, tanımadığım bir kadın ve kaç kişi daha buradaydı. Babam eline aldığı kırmızı kuşakla yanıma yaklaştı ve titreyen elleri ile kırmızı kuşağı beyaz elbisemden geçirdi.

Daha sonra kaskatı kesilmiş bedenimi, kollarının arasına aldı ve o an benim iplerimin koptuğu bir an oldu. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım babama sarılırken.

Rojgül anne bizi ayırırken, beyaz bir duvak başıma geçirdi ve dışarıya doğru çıkmaya başladık.

Dışarıya çıktığımızda iki araba bizi bekliyordu. Birine tanımadığım insanlar binerken diğerine ise Derbas Ağa ve Kejal hala binmişti. Zaten beni almaya bir tek onlar gelmişti çünkü başka kimseyi göremiyordum.

ÜVERCİNKA|TÖRE|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin