Medya: Bölümden kareler.
"Yıkık gönlün âhı, yıkar âlemi..."
&
Yabancısı olduğum yatakta, yeni güne gözlerimi araladım. Kavurucu güneş kendini esirgememiş ve açık olan perdeden tüm ışıklarını yansıtmıştı odaya. Göz kapaklarım artık tamamen aralanırken yaşadığım durumu ve olduğum konumu bir iki dakika sorgulamaya başladım.Şahmaranoğlu konağındaydım ve evliliğimin ilk günüydü. Dün gece korkuyla Behnan Şahmaranoğlu'nun gelmesini beklemiştim fakat o hiç gelmemişti. Belkide gece yarısı gelmiştir ama ben çoktan uyumuştum.
Saate baktığımda daha 6:20 olduğunu görmemle ufak çaplı bir şok yaşadım. Bu kadar erken mi uyanmıştım ben? Gerçi yadırgamıyordum sonuçta ilk kez farklı bir yerde uyumuştum ve bünyem bu farklılığı sezmiş olmalıydı.
Yataktan sarsak adımlarla çıktım ve sargılı olan elimle bakıştım. Dün gece Sultan gelmişti ve elimi sarmıştı. Behnan Ağa'nın gönderdiğini söylemeside oldukça afallamama sebep olmuştu. Ondan böyle birşey beklemiyordum doğrusu. O bile halime acımışsa, demek ki çok kötü bir hale gelmiştim.
Yatağı öylece toplamadan bırakıp banyoya geçtim ve sargılı olmayan elimle yüzümü yıkadım. Banyoda bulunan havlu yardımıyla ıslak olan yüzümü kuruladım. Dişlerimide fırçaladıktan sonra banyodaki işimi bitirdim ve odaya geri girdim.
Odaya girdiğimde kesinlikle arkası dönük ve altında sadece pantolon ile elbise dolabının karşısında duran bir Behnan Şahmaranoğlu'nu beklemiyordum.
Olduğum yere çivilenirken nasıl bir tepki vereceğimi bilemediğim için öksürdüm ve arkamı döndüm.
"Ne yapıyorsun orada sen?"
"Giyiniyorsun ya özür dilerim, daldım birden odaya burda olduğunu bilmiyordum."
Utancımdan iyice saçmalamıştım ve saçma sapan bir cümle kurmuştum. Allah kahretsin!
"Saçmalamayı kes, dön şu yüzünü!"
Dediği şeye inat, yüzümü dönememiştim. Dönersem kırmızı bir elmaya dönüşürdüm ve bu isteyeceğim son şey bile değildi.
Behnan Ağa'nın adım sesleri bana doğru yaklaşırken, korkuyla bekledim. Behnan Şahmaranoğlu'nun elini kolumda hissettim ve ani bir şekilde ona taraf döndürüldüm.
Üzerine beyaz gömlek geçirmişti fakat düğmelerini iliklememişti. Gözlerimi daha fazla göğsünde durmaması adına kaçırdım ve şimdi ise onun dışında ki her yere bakıyordum.
"Yüzüme bak!" Demesi kolaydı tabi! O öfke dolu yüzüne nasıl bakabilirdim acaba? Bir katilin kurbanına attığı son bakışlar gibiydi resmen.
"Yüzüme bak dedim Efna!"
Harelerimi gecenin en koyu rengi olan gözlerine çevirdim. Her zamanki gibi kaşları çatık, gözleri kısıktı. O kadar çok yakınımdaydı ki nefes almayı unutmuştum sanırım.
"Birdaha lafımı ikiletirsen cezasını ödersin. Anladın mı?"
"Anladım." Onunla atışmak iyi fikir olmayabilirdi.
Kolumdaki eli gevşedi ve yeniden dolabın karşısına geçti. O üzerini giyerken bende kendim için dolaptan kırmızı dar bir badi ve dizlerimin biraz altında biten uzun ve pileli bir etek aldım. Ayrıca dün Bergüzar Hanım'ın vermiş olduğu bilezikleri de takmak için onlarıda diğer elime aldım.
Banyoya girdim ve üzerimi değiştirdim. Elimdeki pijama takımını katladım, ardından ise yeniden odaya girdim.
Elimdekileri dolabın içine yerleştirmek için dolabın karşısındaki yerimi alırken kapağını yavaşça açtım. Bu sırada Behnan Ağa'da kravatını bağlıyordu. İşine o kadar odaklanmıştı ki geldiğimi bile farketmemiş olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVERCİNKA|TÖRE|
Teen Fiction& Onlar yıllardır süregelen, kökleri yaşadıkları toprakların efendisi olan törenin; kurban ettiği canlardan sadece ikisiydi. Rızaları olmadan savaş meydanına atılıp, ellerine bir ok bile verilmeden savaşmaları istenmişti. Bir tarafta hayalleri ile y...