&
Odaya vuran güneşin ısısından dolayı, sabah mahmurluğuyla gözlerimi araladım. Belimi arkaya doğru atarak, vücudumu bir yay gibi gerdim.Yeni uyanmanın vermiş olduğu kuruluk hissi ile dudaklarımı yaladım ve etrafı izlemeye başladım.
Oda olduğu gibi boştu ve dışarıda çok güzel bir hava görünüyordu. Fazla tembelliğe yer vermek istemediğimden ötürü ayaklandım ve pencereye doğru ilerleyerek camı açtım.
Mis gibi hava ciğerlerimi işgal ederken, aslında nefes alabilmenin ne kadar güzel birşey olduğunu düşündüm.
Camın önünde geçirdiğim güzel dakikaların ardından, odada bulunan saate kaydı gözlerim. Neredeyse saat 11 olmuştu ve ben bu kadar uyuduğum için kendime hayretler ediyordum. Aslında bu günlerin yorgunluğuydu bununda farkındaydım elbet.
Bir kaç gündür burada kalıyorduk ve ben Behnan'ı biraz zor görüyordum. Çünkü işe gidiyordu ve sanırım dün gece dediği üzere iki gün gitmeyecekti. Bu süre zarfında kendimi evin işine ve kitaplara vermiştim.
Odada bulunan banyoya girerek, rutin işlerimi hallettim. Sonunda regl denilen işkenceden bu ay kurtulmuştum. Yeniden odaya girdiğimde ise dolabın karşısındaki yerimi aldım ve Behnan'ın benim için getirmiş olduğu kıyafetler içerisinden, kırmızı kalp yaka, dizlerimin üzerinde biten sade bir elbise giydim. Saçlarımı gelişi güzel bırakırken, solgun yüzüme ise sadece nemlendirici ve allık geçirmiştim.
Evde olan sessizlik nedense garibime gitmişti. Acaba Behnan yine işe mi gitmişti? Bunu öğrenmek için odadan dışarıya çıktım ve merdivenlerden aşağıya doğru indim.
Mutfağın önüne geldiğimde ise, masanın üzerinde görünen mükellef kahvaltı sofrası ile neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Bunları nasıl hazırlamıştı ve ne ara?
"Behnan?" Yeni uyandığımdan ötürü çıkan kısık sesim ile Behnan'a seslendim fakat herhangi bir karşılık alamamıştım.
Orada öylece şaşkın gözlerle etrafı süzüp dikilmeye devam ediyordum ki, gelen anahtar sesi ile arkamı döndüm ve elinde poşet ile Behnan Şahmaranoğlu gözlerimin radarına takıldı.
Şaşkınlıkla onu izlediğimi farkettiği an, kapıyı örterek bana doğru ilerledi.
"Uyanmışsın uykucu. Günaydın."
"G-günaydın. Neden uyandırmadın? Fazla uyumuşum."
"Dinlenmeni istedim." Elindeki poşeti havaya kaldırarak, daha fazla görmeme neden oldu.
"Taze simit ve poğaça aldım. Sever misin bilmiyorum ama-"
Çok garipti! Neler sevdiğimizi bile bilmiyorduk.
"Simit çok severim." Koyu gözleri önce parladı ve sonra dudaklarında ufak bir tebessüm meydana geldi.
"Güzel hadi çaylar soğumadan kahvaltı yapalım." Simitleri ve poğaçaları kahvaltı masasına bıraktı ve ocakta duran çayı alarak masada duran bardakları doldurdu. Ardından sandalyeyi arkaya çekerek gözlerimin içine baktı.
Çektiği sandalyeye ilerleyerek, bana açmış olduğu alana oturdum. Fazla vakit kaybetmeyen Behnan, benimle birlikte karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Bakma öyle şaşkın şaşkın." Sözleri ile daldığım yerden sıyrıldım.
"Senden beklemediğim şeyler bunlar."
"İnan bana benimde."
Elime aldığım dumanı tüten çayı, dudaklarımın arasına alarak bir yudum aldım. Aklımı çelen sinsilik ile munzurca gülümsedim ve elimdeki çay bardağını, suratımı buruşturarak yerine bıraktım. O sırada beni izleyen Behnan'ın gözleri açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVERCİNKA|TÖRE|
Teen Fiction& Onlar yıllardır süregelen, kökleri yaşadıkları toprakların efendisi olan törenin; kurban ettiği canlardan sadece ikisiydi. Rızaları olmadan savaş meydanına atılıp, ellerine bir ok bile verilmeden savaşmaları istenmişti. Bir tarafta hayalleri ile y...