Medya: Arkadaşlar Behnan karakterini değiştirmeye karar verdim. Kimsenin hayalindeki gibi olmadı bunu farkettim ve haklısınız. Bu yüzden medya Behnan Şahmaranoğlu.
"İnsanın
kendi yolunu bulmak için
yola çıkışı,
son nefesinden önce
bunca zaman bir labirentin içinde kaybolduğunu fark etmesiyle son buluyorsa,
hayat buysa;
belki de
kaybolduğunun bilincinde dolanıp durmak yabancı sokaklarda,
o kadar da delilik değildir."&
İstemsizce dökülen gözyaşlarımı, kapının tıklanması ile hızlıca sildim. İçeriye Rojgül anne girmişti. Oturduğum yere kadar geldi ve karşımda dikildi."Efna birşey soracağım?"
"Buyur Rojgül anne sor."
"Sen kocanla mı kavga ettinde geldin yoksa?"
"H-hayır ne alakası var ben evlendiğimden bu yana gelmemiştim zaten buraya."
Şüpheli bakışlarını üzerime dikti.
"Öyleyse niye bir çanta bile almadan geldin. Bak sakın kocanla kavga edipte bu evliliği bozacak raddeye getirme! Eğer senin yüzünden oğluma birşey yapsınlar varya, seni elimden kimse alamaz duydun mu?"
Duyduğum şeyler nevrimin dönmesine neden olurken, kanıma karışan öfkeyle ayaklandım. Yaşadığım şeyler yetmiyormuş gibi birde hesap sorulan tarafın ben olması, oldukça canımı yakmıştı.
"Sen ne diyorsun be! Yeter artık yeter! Herkes herşeyin hesabını niye benimle görüyor? Umrumda değil anlıyor musun? Sende oğlunda umrumda değilsiniz. Bu işin ucunda ölüm bile olsa, kendim bile öleceğimi bilsem artık kimseye boyun eğmeyeceğim anlıyor musun?" Sesimin ayarını kesinlikle ayarlamıyordum. Bağırışlarımı babamda duymuş olacak ki hızla odaya doldu.
"Ne oluyor burada? Sesinizi tüm Mardin duydu."
"Gel Mehmet gel! Senin bu kızın delirmiş. Kapıya koymuşlar bunu!"
"Doğru mu kızım ne diyor annen?"
"O benim annem değil baba! O benim annem değil anlıyor musun? Yalvarırım yalnız bırakın beni!"
"Şu kızlarını zamanında dövseydin, şimdi dizini dövmezdin Mehmet!"
"Ya hala ne konuşuyorsun sen!" Diyerek önümde duran Rojgül anneye bağırdım.
"Annenle doğru konuş Efna!"
"Oda benimle doğru konuşacak baba anlıyor-" Sözlerimi yarıda kesen şey, babamın yüzüme geçirdiği sert tokadıydı.
"Aklın başına gelene kadar bu odadan çıkmak yok anladın mı? Beni evlat katili etme bu yaşımda. Yarın da kocana söyle gelip seni alsın."
Hissettiğim tokat darbesi ile yere düşmüştüm. Ağzımda oluşan metalik tat ile, dudağımın kanadığını anlamıştım. Kapı çarpma sesi işittim ve odadan çıktıklarını duydum.
Onlar odadan çıkar çıkmaz, boğazımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Kimsesizdim, yalnızdım, çaresizdim. Hayat denilen bu diyarda, aile bildiklerim kimsemmiş meğersem. Hayat bana bunu döve döve öğretmişti. Gidecek evim, çalacak kapım yoktu kendimden başka. Son zamanlarda birsürü hasar almıştım ve ruhum çok yorulmuştu. Küçük omuzlarım kaldıramıyordu bu derdi. Kaçmak istesem, ayağımdaki prangalar engelliyordu beni. Sahi nereye kaçacaktım ki?
Neyin bedelini ödüyordum henüz bilmiyordum ama ne zaman son bulurdu bu serzenişlerim?
Saatlerce gözlerim kanlanmış, bakışlarım ruhsuz bir şekilde çöktüğüm yerden pencereden gözüken gökyüzünü izliyordum. Saatlerdir milim bile kımıldamamıştım yerimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVERCİNKA|TÖRE|
Teen Fiction& Onlar yıllardır süregelen, kökleri yaşadıkları toprakların efendisi olan törenin; kurban ettiği canlardan sadece ikisiydi. Rızaları olmadan savaş meydanına atılıp, ellerine bir ok bile verilmeden savaşmaları istenmişti. Bir tarafta hayalleri ile y...