Medya: Bölümün içerisinden bir sahne.
"Rengini yitirmiş ruhumun sadeliğine inat, içimde yaşayan umudun; filizlenmiş bir yakamozu var."
&
Günler şelalenin akan suyu kadar hızlı ilerlemişti konakta. O anlamsız geceden sonra, 7 gün geçmişti. 7 gün içinde sadece birkaç kere Behnan Şahmaranoğlu'nu görmüştüm, oda gelip üzerini değiştirirken. Zaten evlendiğimizden bu yana odada uyumuyordu bile. İşte bu kadar nefret ediyorduk birbirimizden.Bugün heyecanla yataktan kalktım. Bu konağa geldiğimden bu yana ilk kez bu kadar heyecanlıydım çünkü bugün babamları görmeye gidecektim. Yâde Avbin dün, yarın sabah gidip onları görebileceğimi söylemişti.
Odada bulunan banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkamak yerine direk olarak duş aldım. Duştan sonra odadan çıktım ve aynanın önüne gelerek başımdaki havluyu çıkardım ve saçımı kurulamaya başladım. Saçlarım uzun olduğundan dolayı biraz zor kurulanıyordu.
Odanın kapısının açılması ile onun geldiğini anlamıştım fakat arkamı dönme gereği bile duymamıştım. Zaten üzerimde bornoz vardı ve artık bu detaylara takılmayacak kadar umursamıyordum Behnan Şahmaranoğlu'nu.
Üzerimdeki bornozla daha fazla durmak istemediğim için dolaptan giysilerimi aldım ve banyoya ilerlemek için arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde gördüğüm manzara, duraksamama neden oldu.
Behnan Şahmaranoğlu kendini koltuğun üzerine atmış, uyukluyordu. Normalde asla bu odaya gelip oturmazdı bile. Sadece kıyafetlerini giyer, duş alır başka da birşey yapmazdı. Acaba kafasına taş falan mı düşmüştü? Herneyse beni ilgilendirmezdi zaten.
Durduğum yerden yeniden hareketlendim ve bu sefer banyoya girip, kapıyı kilitledim. Üzerime beyaz iç çamaşırlarımı giydikten hemen sonra, üzerinde çiçekler olan kalp yakaya sahip olan elbiseyi giydim. Kurutma makinesi ile daha çok kuruttum saçlarımı ve büyük dalgalar yaparak belimden aşağıya serbest bıraktım. Makyaj yapmazken, sadece nemlendirici ve allık tercih ettim.
Banyodaki işlerimi hallettikten sonra dışarıya çıktım. Dağıttığım yerleri toplarken, gözüm Behnan Ağa'ya kaydı ve hala aynı pozisyonda olduğunu gördüm. Gerçekten garipti!
Odadaki tüm işlerimi hallettikten sonra, kulağıma dolan öksürük sesi ile o tarafa döndüm. Behnan Şahmaranoğlu oturur pozisyona gelmişti fakat biraz garip görünüyordu. Yeniden öksürmeye başlaması ile, insanlık namına yanına ilerledim.
"İyi misin?" Gözleri gözlerime tırmandığı vakit, yüzü göründü. Gördüğüm bitkin hali ile biraz şaşırmıştım. Sanırım hasta olmuştu çünkü hala öksürmeye devam ediyordu.
"İyiyim." Diyerek kestirip attı sorumu.
"Peki ben aşağıya iniyorum."
"Tamam." Burada daha fazla işim olmadığı için odadan çıktım. Aşağıya indiğimde neredeyse masa hazırdı. Bu sabah beni beklemeden hazırlamışlardı kahvaltıyı. Onlara teşekkür ettim ve kızların odasına giderek onları uyandırdım. Dilan uyanmıştı fakat, Heval uyanmamakta ısrarcıydı.
"Heval artık yüzüne su dökme raddesine geldim haberin olsun. Uyanır mısın artık?"
"Yenge lütfen karışma, siyah gömlekli prensimi biraz daha rüyamda göreyim." Uykulu hali ile söyledikleri karşısında suratım şaşkınlıkla değişti.
"Ne diyor bu?"
"Sorma Efna yenge. Geçen gece düğünde birini görmüş aşık olmuş, yok oda ona bakıp gülüyormuş kesin oda aşık olmuş falan birşeyler söyledi de bilmiyorum artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVERCİNKA|TÖRE|
Teen Fiction& Onlar yıllardır süregelen, kökleri yaşadıkları toprakların efendisi olan törenin; kurban ettiği canlardan sadece ikisiydi. Rızaları olmadan savaş meydanına atılıp, ellerine bir ok bile verilmeden savaşmaları istenmişti. Bir tarafta hayalleri ile y...