27

21.1K 1.5K 157
                                    

"Selin çıkıyor musun kızım?" Aynanın karşısında beremi kafama geçirirken anneme baktım. Sakin bir sesle "Evet, çıkıyorum." Dedim. Bana hüzünle bakarak "bende seninle geleyim mi? Hem yalnız kalmamış olursun." Dedi kafamı hayır anlamında sallayarak "gerek yok anne, hemen geleceğim."

Yanıma geldi ve yanağımdan öptü. "Çok üzme kendini tamam mı? Dayanamam." Bende onu  yanağından öptüm ve evden çıktım. Yağmur yağdığı için yanıma aldığım şemsiyeyi açtım. Ağır adımlarla yürümeye devam ettim. Oraya ne kadar hızlı gitmek istesem de bir o kadar da gitmek istemiyordum.

Yavaş yürümeme rağmen hemen gelmiştim. Mezarlığın demirliklerini ittim ve içeri girdim. Etrafa baktığımda kimse yoktu. Hem yalnızlığın hem de soğuk havanın etkisiyle ürperme gelmişti. Ağır adımlarla mezarlıkta ilerledim.

Onun mezarını görünce bedenimin kasıldığını hissettim. İsmini mezar taşında görmeye hala alışık değildim. Mezar taşının yanına geldim ve Elimi ıslak taşta gezdirdim. Daha sonra elim 'Derin Aslan' yazısında oyalandı. Gözlerim yanmaya başlamıştı.

Onu kaybedeli iki yıl olmuştu. Bugün tam iki yıl. İki yıl boyunca her gün ziyaretine gelmek istesemde iki yılda sadece üç kere gelebilmiştim. Bu yüzden kendimi suçladığım da oluyordu ama yapamıyordum.

Elimi toprağında gezdirdim ve "özür dilerim, yanına çok fazla gelemedim." Dedim titreyen sesimle. "Ama yapamadım, hem gelmemi de istemiyorlar." Gözlerim çoktan dolmuştu. "Özür dilerim Derin." Dedim ve dayanamayarak ağlamaya başladım. "Seni çok özledim." Dedim hıçkırıklarımın arasından.

Yağmur şiddetlenmeye başlamıştı. Neredeyse 15 dakika öylece ağlamıştım. Daha sonra gitmem gerektiğini fark edince ağlamamı durdurmaya çalıştım ve gözlerimi ovdum. Ağlamaktan önümü göremiyordum. "Farkedilmeden gitsem iyi olacak." Dedim mezar taşına bakarak. "Hoşçakal Derin, mutlaka tekrar geleceğim." Dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım.

"Selin." Duyduğum sesle adımlarım durdu. Belli ki çoktan farkedilmiştim. Yavaşça arkamı döndüm. Mezarın başında bana bakıyordu. Ağır adımlarla yanına gittim. Her zaman olduğu gibi bitmiş bir hali vardı. Gözleri kıpkırmızı, yüzü soluk ve duygusuzdu.

"Ahsen teyze." Dedim ve sustum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sinirli miydi anlamıyordum. Tam ben konuşacakken müsaade vermedi ve "Selin buraya gelmeni anlıyorum ama sana söylemiştim." Dedi. Kafamı hızla salladım  "Biliyorum Ahsen teyze, bende şimdi gidiyordum."

"Bak sana buraya gelme diyemem ama beni de anla." Dedi. Konuşurken yüzüme bile bakmiyordu. Belki de bakamıyordu. "Anlıyorum, zaten çok durmayacaktım." Kafasını salladı. "Müsaadenle ben gideyim." Dedim. Tam giderken "Selin." Dedi ve devam etti. "Lütfen bana kızma." Dedi. Zoraki bir gülümsemeyle "kızamam zaten." Dedim ve arkamı dönerek yürümeye başladım.

Dolan gözlerimi ovuşturdum. Ahsen teyze Derin'in annesiydi. Eskiden çok yakındık. Hatta annelerimiz biz doğmadan önce arkadaştı. Benim ikinci annem gibiydi. Zamanında sırlarımı bile paylaştığım biriydi. Anneme korkumdan söyleyemediklerimi gider Ahsen teyzeye söylerdim. Beni Derin'den ayırmazdi.

Ahsen teyzenin hayatında bir tek önemli şey vardı o da Derin'di. Onu gözü gibi sakınırdı her şeyden. Derin'in babası onları terk etmişti. Bu yüzden Ahsen teyze Derin'i tek başına büyümüştü. Derin'den başka kimsesi yoktu. Derin onun her şeyiydi.

İki yıl önce Derin vefat edince sanki Ahsen teyze de ölmüştü. Dünyadan kopuk yaşamaya başlamıştı. Onun için artık hiçbir şey önemli değildi. İnsanları umursamamaya, dinlemeleye başlamıştı. Bana karşı ise bir kalkan yapmıştı. Beni görmeye bile tahammülü yoktu. Önceden beni her gördüğü yerde yolunu değiştirir, yüzüme bile bakmazdı. Şimdilerde ise karşılaşmıyorduk bile.

Onunla birkaç kez konuşmaya çalışmıştım. İlk başlarda beni terslemiş, bağırıp çağırmıştı. Ama son konuşmamızda beni karşısına alıp ciddi ciddi konuşmuştu. Beni görmek istemediğini, sürekli Derin'i hatırlattığımı, yüzüme bakmaya tahammülü olmadığını söylemişti. Sözleri ne kadar kırıcı olsa da kendi çapında haklıydı. Onu suçlayamazdım.

Daha sonra da hiç konuşmamıştık. Belki birbirimizi teselli edebilirdik ama onun acısı benimkinden büyüktü ve teselliyle geçmezdi. İzin de vermedi zaten. Ne acısına ortak olunmasına ne de avutulmaya izin vermedi. Kendi sinesine çekildi.

Hiçbir suçum yokken bana böyle davranması ne kadar dokunsa da bir şey diyemezdim. Sadece anlamaya çalıştım. Ama o hiçbir zaman beni anlamaya çalışmadı. Derin'i bende kaybetmiştim. O benim arkadaşımdan ziyade kız kardeşim gibiydi. Bir derdim olduğunda, bir sıkıntım olduğunda ilk koştuğum kişiydi, çocukluğumu geçirdiğim biriydi. Ben Ahsen teyzeyi anlamaya çalışmıştım ama o beni bunları düşünerek hiç anlamaya çalışmadı.

Bu düşüncelerle daha fazla gözlerim doldu ve ağlamaya başladım. Düşündükçe sinirleniyordum sinirlendikçe de ağlamam şiddetleniyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak yürümeye devam ettim

.....

Aşko sen ne yazıyon ya?!

Neyse umarım begenmişsinizdir. Sizi seviyorum, öptüm. Behlül kaçar

not yardımı/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin