42

15.4K 1K 321
                                    

Selim'den

Mesajlaşmadan çıkıp telefonu cebime koydum. "Ben bir spor salonuna bakayım, belki oradadır." Diyen Batı'ya baktım ve kafamı salladım. Bir şey demeyeceğimi anlayınca devam etti. "Selim, tamam kızgınlığını anlıyorum ama bu Nilay'ın kendi bileceği bir şey. Böyle yapmak istiyorsa ona daha fazla bir şey diyemeyiz."

"Ben derim!" Diye yükseldim bir anda. "Onu böyle üzmeye devam ederse derim. Hayır anlamıyorum, bu kız salak mı, düşünemiyor, algılayamıyor mu? Her defasında aynı şey. Artık odasına kitleyip telefonunu da alacağım, hiçbir şekilde iletişim kuramayacak onunla. Bu nedir ya? Kız bildiğin ateşlere yürüyor, korkmuyor!"

Anı yükselmemle Batı şok olmuş gibiydi. "Tamam kral sakin ol, bana niye patlıyorsun ya? Sen bir daha ciddi olma, korkutucu oluyorsun." Kafamı ağır ağır salladım. "Siz daha benim diğer yüzümü görmediniz. Dua edin de göstermeyeyim."Dedi ve işaret parmağımı ona doğru salladım.

Bunu yapmamla kafama vurdu. "Hadi çok konuşma da gidelim." Kafamı salladım. "Şu kızı bulayım da islahatlar düzenleyeyim, olmayacak bu böyle." Batı ya sabır çekerek yanımdan ayrıldı. Peşinden bende çıktım.

Nilay'ın nerde olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. O yüzden deli danalar gibi öylece etrafta dolaşıyordum. Onu bulup artık kendine gelmesi için silkelemeliydim. Hayır birbirlerine büyü mü yapıyorlar anlamıyorum ki?!

Bir ümit mesajlarıma cevap vermiştir diyerek telefonuma baktım ama hiçbir mesaj yoktu. Sinirle cebime geri koydum ve hızlıca yürümeye devam ettim. Bütün okulu gezmiştim, her yere bakmıştım. Bakmadığım bir fare deliği kalmıştı ama bu Nilay paçozu hala ortalarda yoktu.

Yürümeye devam ederken aklıma bakmadığım tek bir yer geldi. Yangın merdivenine bakmamıştım. Zeki olduğumu düşünerek yangın merdivenine doğru yürümeye başladım. Hızla yangın merdiveninin kapısını açtım ve "Nilay." Dedim. Nilay, beni duymasıyla hızlıca bana döndü. Sanırım telefonla konuşuyordu.

"Selin, sonra devam edelim olur mu?" Dedi ve telefonu kapattı. "Sen," Dedim ve işaret parmağımı ona doğru sallamaya başladım. "Sen niye geri dönmüyorsun bize? kaç tane mesaj attım! İnsan bir haber verir yangın merdivenindeyim, zırıl zırıl ağlıyorum, yine ayrıldım  aşk acısı çekiyorum diye!"

Nilay ellerini saçlarının arasından geçirdi ve derin bir nefes verdi. "Selim, bu seferki azarlamanı başka sefer yapsan olur mu? Çünkü azarlamanı bile dinleyecek durumda değilim." Ellerimi belime koydum. "Bu sefer rnoldu Nilay, yine hangi sorun için kavga ettiniz, yine hangi tzo kadar değeri bile olmayan konu için üzgünüz birbirinizi?!" Dedim sinirle.

"Selim başka zaman lütfen." Dedi yüzüme bakmadan. "Başka zamanı yok Nilay. Kaç kere daha diyeceğim? Olmuyor işte. Neyini zorluyorsunuz? Gerçekten bir gün ikinizde çekeceksiniz silahı varacaksınız birbirinizi. Ne sen ona, ne de o sana iyi geliyor anla bunu"

"Selim sana başka zaman dedim, zaten hep aynı şeyleri söylüyorsun, ben bilmiyorum sanki bunları. Suan ne senin azarinla ne de ben demistim tavırlarıyla uğraşacak halim yok!" Diye bağırdı. Bir süre durdum ve yüzüne baktım. Yüzü kipkirmiziydi ve bu sefer hic olmadığı kadar ciddiydi. Gerçekten yorulmuş gibiydi. Yavaşça yanına gittim ve oturdum.

"Kavga mı ettiniz?" Diye sordum sakince. Bana bakmadan kafasını aşağı yukarı salladı. "Bu sefer neden ettiniz?" Omuzlarını silkti ve "hep aynı şeyler." Dedi. Sesi cılız çıkıyordu. Aramızda uzun bir sessizlik oldu. Ne onun bana bir şeyler anlatmaya mecali vardı ne de benim ona bir şeyler demeye durumum.

"Bu sefer bitti." Dedi ve devam etti. "Çünkü bu sefer ben ayrıldım." Dedi ve ağlamaya başladı. Yüzünü hemen ellerinin arasına aldı. Bu sefer farklı gibiydi. Nilay kafasında bitirmek istiyor gibiydi.

Kolumu omzuna atıp onu kendime çektim. Sesli sesli ağlamaya başladı. "Yoruldum, olmuyor." Dedi hıçkırıklarının arasından. Omzuna attığım elimle saçlarını oksamaya başladım. "Belki böylesi senin için daha iyi olacaktır." Dedim teselli etmek için ama sadece teselli değildi. Gerçekten böyle olacağına inanıyordum.

Bir şey demeden ağlamaya devam etti. Bir süre öylece durduk ve Nilay ağladı. bir daha ağlayacak gözyaşı kalmamış olabilirdi. İçi dışına çıkmıştı resmen. Zar zor ağlamasını durdurunca kafasını omzumdan kaldırmadan konuşmaya başladı. "Özür dilerim Selim, seni daha önce dinlemeliydim ve sana daha demin biraz sert çıkmıştım. "

"E herhalde ben her zaman haklıyımdır." Dedim şakasına ve devam ettim "bende özür dilerim. Sana bu süreçte sert çıkmış olabilirim ama senin iyiliğin içindi." Kafasını salladı ve "Biliyorum, beni her zaman düşündüğün için ve arkamda durduğun için teşekkür ederim."

Güldüm ve "Sen benim kız kardeşimsin Nilay, tabii ki de seni düşüneceğim ve arkanda duracağım." Dedim. Karnıma sertçe vurdu "Sen böyle duygusal konuşma, ağlayasım geliyor." Kaşlarımı çattım ve "biri sinirlenme der, biri duygusal konuşma der. Doğru dürüst duygularımızı yaşayamayacak mıyız kardeşim?!" Diye çıkıştım.

Nilay güldü ve elindeki peçetesine hönkürdü. Baya hönkürdü. "İşte şimdi için dışına çıkmış olabilir." Dedim ve devam ettim. "Kanka dikkat etseydin beynini de hönkürmüş olabilirsin, o neydi öyle?" Güldü ve "Yarım saattir ağlıyorum, normal böyle şeyler."

"Beynin aktı sandım bir an." Dedim sahte bir korkuyla. Tekrar karnıma sertçe vurdu ve gülmeye başladı. Onun gülmesiyle bende güldüm. Nilay'ın bu gülüşünü görmek için her şeyi yapardım. Bir insanın kardeşi ona göre ne kadar önemli ve değerliyse Nilay'da benim için öyleydi.

Karnını tutarak "Acıktım ben." Dedi. "Yani?" Dedim umursamayarak. "Acı çekiyorum, bana yemek ısmarla." Dedi kafasını kaldırarak. "Acı iyidir, dinç tutar." Kaşlarını çattı. "Ne dinç tutması ya?! Ölüyorum anlasana."

"Çok acıktıysan sen bana ısmarla. İkimizde yemek yemiş oluruz, nasıl fikir?" Düşünüyormuş gibi yaptı ve sonra "çok kötü fikir." Dedi. "Ay götüm, neresi kötü?" Dedim yüzümü buruşturarak. "Selim sen aç bile değilsindir şuan. Niye sana yemek ısmarlayayım?"

"Evet değilim ama tekrar yiyebilirim. Sen ısmarla." Gözlerini devirdi. "beleş mezar görsen içine girersin yemin ediyorum, hadi kalk." Dedi ve ayağa kalktı. Sevinçle bende peşinden kalktım. "Ismarlıyor musun?" Diye sordum. Yüzünü buruşturdu "Selim, sana evde yemek vermiyorlar mı yavrum?" Dedi saçlarımı okşayarak.

"Vermiyorlar. O yüzden sen bana yemek ısmarla." Dedim sahte bir hüzünle. "Tamam hadi gel fakir." Dedi ve yürümeye başladı. Gülerek peşinden gittim ve tekrar kolumu omzuna attım. O da kolunu belime doladı ve yürümeye başladık. Günü yine beleşcilikle kapatmıştım.

.....

Aaaa niye böyle oldu ya? Dediğinizi duyar gibiyim ama başından beri kafamda hiç Nilay ve Selim olmadı. Lütfen bana ve aileme zarar vermeyin.

Benim imansız shipim ölü Derin ve Selim'di. Artık sizinki de Nilay ve Selim oldu. Ama yapcak bir şey yok, hayat bazen böyledir.

Umarım begenmissinizdir. Birdahaki bölümde görüşelim. Sizi çok seviyorum, öptüm. Behlül kaçar.

not yardımı/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin