"Merhaba Yoongi Bey, nasıl hissediyorsunuz?"
Hemşirenin sorduğu soruya karşılık yatakta uzanan genç adam sessiz bir küfür savurdu. "Benimle dalga geçiyor herhalde." diye söylendi içinden. Ardından gözleri yeniden hemşireyi buldu.
"Bok gibi."
Genç adamın kaba konuşmasına şaşıran Bayan Lee, şaşkın ifadesini bir çırpıda değiştirip öksürür gibi boğazını temizledi. Tekrar gülümsedi, "Ben doktora ve refâkatçinize haber vereyim Yoongi Bey." dedi.
Ardından selam vererek odadan ayrıldı. Koridorun sessiz havasını tekrar içine çeken Bayan Lee derin bir nefes verdi. Hızlıca yanında görevli olduğu doktorun odasına ulaştı. Doktoru bilgilendirdikten sonra nöbetçi olduğu koridora geri döndü.
Doktorun birkaç dakika içinde gelecek olmasını göz önüne alarak koridorun sonundaki bekleme yerine ilerledi. Tek başına başı yana düşmüş halde uyuyan adamın yanına yaklaştı. Bayan Lee tereddüt ederek elini adamın omzuna koydu ve birkaç defa sarstı.
"Efendim, uyanın." dedi.
Gözlerini aralayan adam korkarcasına ayağı fırlamış, iri iri açılan gözleriyle "Ne oldu? Yoongi'ye bir şey mi oldu yoksa?!" demişti. Bayan Lee olumsuzca kafasını sallayıp "Yoongi Bey uyandı efendim. Doktoru birazdan burada olur. Bilmek isteyeceğinizi düşündüm." dedi ve saygıyla eğildi.
Kasvetli sessizliği dağıtan adım sesleri koridorun başından yükseldiğinde; Bayan Lee ve yanındaki adam, doktorun koridorun sonuna ulaşmasını izlediler. Doktor geldikten sonra Bayan Lee ile birlikte içeri girmişlerdi. Adam ise camın diğer tarafından onları izliyordu.
"Merhaba Yoongi Bey, herhangi bir şikayetiniz var mı? Karın ya da baş ağrısı veya vücudunuzda uyuşma hissettiğiniz bölgeler var mı?" diye sordu doktor.
Genç adam nefes vererek "Başım çatlayacak gibi ağrıyor sadece." dedi.
Doktor, Bayan Lee'ye verilmesi gereken ilaçları not alması için söylemiş ve genç adamı son bir kez daha kontrol edip odadan ayrılmıştı. Odadan çıkan doktor, kapının önünde bekleyen adama yöneldi. Zaten adamın ayakları da onu görür görmez istemsizce oraya doğru gidivermişti.
"Durumu nasıl? Onu görebilir miyim?" dedi.
Doktor kafasını aşağı yukarı salladı ve açıkladı. "Yoongi Bey'in kontrol altında tutulmasında fayda var. Dediğiniz gibi tekrar intihara kalkışabilir. Psikolojik tedavisi için hastanemizdeki psikolog ve psikiyatrist ile görüşeceğim. Durumu gayet iyi, vücudunun ufak tefek yorgunlukları olacaktır elbet. Endişelenmenize gerek yok. İyi geceler dilerim."
Doktorun arkasından hemşire de çıkmış selam verip ilerlemeye devam etmişti. Adam daha fazla duramadı ve içeri girdi. Adam girer girmez Yoongi'nin yüzünde oluşan gerginlik pekte iyiye işaret değildi. Adam uzaktaki sandalyeyi yatağa doğru yaklaştırdı ve oturdu.
"Tanrı aşkına beni çok korkuttun, yoruldum artık böyle yapmandan." dedi.
Yoongi gözlerini ona sabitledi. "Bana beni kurtarmanı söyleyen mi oldu? Yorulduysan ne diye beni buraya sürükleyip işime burnunu soktun yine?!" Dişlerini sıka sıka konuşuyordu genç adam.
Ellerini saçlarına daldırdı "Yoongi, nasıl seni öylece bırakabileceğimi düşünebilirsin?" dedi.
Hafif bi' kıkırdama sesi duyuldu odada. Daha fazla tahammül edemeyen Yoongi, kolundaki serumu çekip fırlatmış, yataktan kalkmaya çalışıyordu. Adam ayaklanıp önüne geçti. "Yoongi ne yapıyorsun sen?!"
Genç adam bir anda karşısındaki adamın yakasına yapıştı ve sinirden titrer bi' halde bağırdı. "Siktir git buradan Namjoon. Senin yüzünden ölemiyorum bile!" dedi ve hızlıca Namjoon'u itleyerek yakasını bıraktı.
Namjoon bağıran Yoongi'yi daha da kışkırtmak istemediğinden biraz daha geriye çekildi. Çaktırmadan ellerini arkasına götürdü. Kapının yan tarafındaki kırmızı düğmeye bastı. Yoongi bunu fark etmiş olacak ki, gözleri fırlatacak bir şeyler aramaya başlamıştı. Yatağının yanındaki komodinden eline geçirdiği bardağı Namjoon'a doğru -hiç düşünmeden- fırlattı.
Sinirden tüküre tüküre konuşuyordu. "Öldüreceğim lan seni! Orospu çocuğu!" diye bağırdı. Bu sefer eline vazoyu aldı ve hemen onu da fırlattı. "Siktiğimin salakları! Bırakın da geberteyim kendimi! Siz mi yaşıyorsunuz lan bu hayatı?!" dedi.
O gece sabaha karşı ıssız hastane koridorunda, sadece Yoongi'nin bağırışları ve fırlattığında acı bi' çığlık gibi parçalanan cam kırıkları yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALGOPHOBIA
Fanfiction[ANGST!] "Ben bir kabus gibiydim ve sen de bundan farksız sayılmazdın." Not: Bu kitapta yaşanan şeyler tamamen kurgudur. Psikolojik problemler ciddiye alınmalıdır ve mutlaka bir uzmandan yardım istenmelidir. Sorunlu bir kişiliğe/hayata sahip olmak ö...