-I NEED YOU-

60 20 91
                                    

Hera, duyduğu patlama sesiyle olduğu yerde donakalmıştı ve kıpırdayamıyordu. Genç kızın gözleri sımsıkı kapalıydı, duyduğu sesin şiddetiyle -istemeden- elleri kulaklarına gitmişti. Derin derin nefes almaya çalıştı. Kafasının içi uğulduyordu. Bunu durdurmalı ve gözlerini açmalıydı. Ama korkuyordu...

Tekrar nefes aldı.
Tekrar verdi.
Tekrar, tekrar ve tekrar..

Sımsıkı kapanmış gözlerini -elleri hala kulaklarındayken- yavaşça araladı. Bulanık gördüğü etraf netleşirken; ellerini yavaşça kulaklarından indirdi. Kulakları hala çınlıyordu. Umursamamaya çalıştı ve Yoongi'ye doğru birkaç adım attı.

Juwon yerden kalktığında; Hera, Yoongi'nin de ayağa kalktığını gördü. Silah patladıktan sonra yere düşmüştü. Minho, abisini durdurmaya çalışsa da Juwon ve Yoongi bağırarak tartışmaya devam ediyorlardı. Hera, bir süre sonra Yoongi'nin sol omzundan akan kanı gördü. Tırnaklarını avuç içlerine geçirerek ağlamamak için kendini sıktı. "Yoongi.."

Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki; kendisi bile duymamıştı. Yoongi, nihayet kolunun kanadığını fark ettiğinde durdu ve elini koluna götürdü. Yoongi'nin elindeki kanı gören Juwon birkaç adım geriledi. Minho korkuyla abisine bağırdı. "Ne yaptın sen tanrı aşkına?!" Hera sinirden titriyordu. Juwon, yanında duran kardeşinin kolunu tuttu ve geri geri -sendeleyerek- yürümeye başladı.

Hera, Juwon'un kaçacağını fark ettiğinde tereddüt etmeden yerdeki silahı aldı ve Juwon'a ateş etti. Minho, telaşla yere düşen abisine baktı. "Abi!" Yere çöküp dolu gözlerle abisine yardım etmeye çalıştı. Hera kıkırdadı. Minho ve abisini böyle görmek ona komik gelmişti. Hayat gerçekten ironikti..

Yoongi, yaşadığı şokun üstüne tekrar bir şok yaşarken Hera'ya baktı. Gözleri o kadar doluydu ki; gözyaşları taşıp boncuk boncuk damlıyordu. Kasılan çenesinden anladığı kadarıyla sakin olabilmek için dişlerini sıkıyordu. Karşısındaki genç kız, toparlanıp gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve titreyerek yere düşen Juwon'a adımladı.

Juwon ciddi yaralanmışa benzemiyordu. Hera, iyi bir atıcı olmalı diye düşündü Yoongi. Aklı dağılan genç adam; düşüncelerini toparlayarak onlara bakmaya devam etti. Hera, ayağını tutan Juwon'un yanına çöktü. Minho, onu engellemek istemişti ama abisinin el hareketiyle hemen durdu. Hera gülümsedi.

"Sakın.." Durdu. Titriyordu ve gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu. "Sakın bir daha.." Nefes aldı ve devam etti: "Sakın bir daha benim için değerli olan bir şeye elini sürmeye kalkma."

Hera, bunu fısıltıyla söylemişti ve Yoongi onun ne dediğini duyamamıştı. Minho, kaşlarını çatarak Hera'nın dediği cümleyi algılamaya çalıştı. "Ne demek be-" Minho'nun sözünü bölen şey; kanayan kolunu tutmayı bırakıp, yere çöken Hera'yı kaldırmaya gelen Yoongi olmuştu.

Yoongi, -Minho'yu umursamadan- Juwon'a sertçe bakarak genç kızın elini tuttu. "Kardeşini de alıp siktir git buradan, yoksa ben direkt kafana sıkacağım." Yoongi, diğerlerinin konuşmasına izin vermeden Hera'yı çekiştirerek kendi evine ilerlemeye başladı. Hera, Yoongi'nin evi daha yakın olduğu için itiraz etmeden onu takip etmeye devam etti.

Eve girdiklerinde Yoongi kapıyı kilitledi. Anahtarı vestiyere bırakmak için döndüğünde gözleri karardı ve sendeledi. Vestiyerin köşesine tutunduğunda Hera hızla kolundan onu yakaladı. "Yoongi, iyi misin?" Sorduğu soruyla Hera; ne saçmalıyorum ben diye kendine kızsa da ona belli etmedi. Yoongi'ye destek vererek onun salondaki koltuklardan birine oturmasını sağladı.

"Yoongi, çok kan kaybediyorsun. Bu böyle olmayacak. Hastaneye gidelim."

Yoongi, kafasını iki yana sallayarak reddetti. "Olmaz. Başın belaya girer."

ALGOPHOBIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin