-ONE-BREATH DISTANCE-

91 14 90
                                    

'Ne diye hala bize bulaşıyordu? Beni vurdukları yetmemiş miydi?' diye düşünerek; Hera'nın evini bulmak için halsizliğini önemsemeden cadde boyunca yürüdü. Bir süre yürüdükten sonra evlerden birinin önüne park edilmiş bir araç gördü.

Bu mahallede böyle lüks bir arabanın olmayacağını biliyordu. 'Muhtemelen Minho olmalı.' diye düşündü. Tahminlerine güvenerek arabanın yanına yaklaştı. Arabanın içini kontrol etmek için camına eğildi ama arabanın içi boştu. Evin etrafına bakmaya karar verdi ve arka tarafa doğru yürümeye başladı.

Bahçede bir beden görmesiyle beraber sinirden gülerek genç çocuğa seslendi. "Sen sandığımdan da yüzsüz çıktın Minho." Duyduğu sesle beraber Yoongi'ye dönen Minho şaşırmış olacak ki; bir süre boş boş baktı. Ardından kendini toparladı ve alayla "Hera'nın avukatı falan mısın sen? Sürekli bir yerlerden çıkıp duruyorsun da." dedi.

Yoongi, kafasını yana yatırdı, -yüzündeki gülümsemeyi silmeden- ellerini cebine soktu ve Minho'ya doğru yürümeye başladı. "Beni bırak da sen neyi oluyorsun? Söylesene Minho." Tahmin ettiği gibi Minho cevap verememişti. "Hera'nın istemediği biri olarak bana sen kimsin demen komik oldu." Minho kaşlarını çattı. "Hera'nın beni istemediğini de nereden çıkardın?"

Yoongi içinden sabır diledi. Bu çocuğun bir şeyleri anlayabilmesi için daha neler olmalıydı? Hera kaç kere ölümden dönmüştü ve üstelik daha dün Yoongi vurulmuştu. Ama Minho hala kendi doğrularından başka hiçbir şeye kulak asmıyor gibiydi. Yoongi kafasını iki yana salladı. "Hastasın sen."

Minho, sinirlenip Yoongi'nin yakasını kavradı. Yarasına çarpan genç çocuğun eli, Yoongi'nin yüzünü buruşturmasına neden olmuştu. Yoongi'nin canının yanması onu daha çok sinirlendirirken; Minho, onu sarsarak bağırdı. "Hera beni seviyor! Ve ben aramıza girmene izin vermeyeceğim! Anladın mı beni?!" Son lafını da söyleyip Yoongi'yi itlediğinde; Yoongi dişlerini sıkarak omzunun acısına katlanmaya çalıştı.

"Girebileceğim bir aranızın olduğundan şüpheliyim."

Minho, öfkeyle Yoongi'nin üzerine yürüdüğünde; o sırada Hera daha yeni uyanmıştı. Gözlerini ovuşturarak -üzerine yattığı için- ağrıyan kolunu esnetti. Üstündeki örtüye baktı ve kimin örtmüş olacağını düşünürken; Yoongi'nin yatağını boş görmesiyle beraber ayağa fırladı.

Endişeyle odadaki banyonun kapısını tıkladı. "Yoongi, orada mısın?" Ses gelmediğinde belki bir şey olmuştur düşüncesiyle hemen kapıyı açtı ama banyo bomboştu. "Yoongi! Neredesin?" Banyodan çıkıp koşarak salona indiğinde de Yoongi'yi göremedi. Ne mutfakta ne de bahçede yoktu. Ellerini saçlarına geçirip volta atmaya başladı.

'Belki de sadece hava almaya çıkmıştır.' diye düşünse de dışarıda bayılıp kalmış olabileceği ihtimalini görmezden gelemiyordu. Salonda volta atarken cam sehpanın üzerindeki bardağı gördü. Suyun yarısı bile içilmemişti. Hatta birazı dökülmüştü. Dün gece Yoongi su içmediğine göre demek ki; burada vakit geçirmişti. Koltuğa baktığında telefonunu gördü.

"Telefonumu çantamın yanına koymamış mıydım?" Kendi kendine konuşarak telefonunun ekranını açtığında gördüğü ilk şey; Minho'nun mesaj kutusu olmuştu. Mesajları okuduğunda ilk başta neler olduğunu anlamadı. Bir süre sonra, "Hassiktir ya!" diyerek olayın farkına vardı ve koşarak evden çıktı.

'Yoongi zaten yaralı, bir de tekrar kavga edip kendini tehlikeye atmamıştır umarım.' diye dua ederek evine koştu. Nefes nefese geldiği evin önünde, ellerini dizlerine koyup biraz soluklanmaya çalıştı. Hera, nefesini düzene sokmaya çalışırken bahçeden şiddetli bir ses yükselmişti. Endişeyle bahçeye koştuğunda, Minho'nun sandalyeleri Yoongi'ye doğru attığını gördü.

ALGOPHOBIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin