-THE PICTURE-

49 12 112
                                    

Çok uzun bir bölüm değil ancak umarım hoşunuza gider, iyi okumalar.

Aralarındaki tek nefeslik mesafeyi bozan şey; Hera'nın geri çekilip odadan kaçması olmuştu. Yoongi gözlerini açtı ve aralanmış kapıya baktı. "Aferin sana Yoongi." Sessizce mırıldanıp tişörtünü giydi ve Hera'nın yanına gitti.

Hera, salonda -başını dizlerine koymuş- oturarak sallanıyordu. "İyi misin?" Yoongi'nin sesini duyan genç kız başını yavaşça kaldırdı. "Sorun yok." Yoongi'ye pek de sorun yok gibi gelmemişti ancak üstelemedi. Daha sakin bir anda konuşabileceklerini düşünerek sessizce odaya geri çıktı ve yattı...

Hera, çantasındaki sigara paketini alıp bahçeye çıktı. Saçlarını bileğindeki tokayla topladı. Eline çakmağını aldı ve sigarasını dudaklarına yerleştirdi. Titreyen elleri sigarasını çerçevelediğinde; o minik kıvılcımı yaratarak sigarasını yaktı. Gözlerini kapattı ve ciğerlerini yoğun dumanla doldurdu.

Yavaşça nefes verip, yutkunduğunda gözleri dolmuştu. Kafası çok karışmıştı. Yoongi ondan etkilenmemeliydi. O Yoongi'ye sadece zarar verirdi. Hayatını mahvederdi. Yoongi ondan uzak durmalıydı. Yoongi, onun yüzünden vurulmuştu ve ona bakmak zorundaydı. En azından birkaç gün daha.. Sonra çekip gidecekti. Daha fazla Yoongi'yi tehlikeye atmayacaktı.

Evet, kesinlikle gidecekti.

Yoongi, sessizce tavanı izliyordu. Yaptığı hareketin saçmalığı yüzünden Hera ondan kaçmıştı. "Sadece tensel bir çekimdi. Çok büyütmeye gerek yok Yoongi." diye kendini tembihlercesine konuştu. Yorgundu ve ilaçlar uykusunu getirmişti. Uyumaya karar verdi.

Genç kız sigarasını içip, bayılmamak için bir şeyler atıştırdı. Yoongi uyurken -misafir odası olduğunu düşündüğü- odaya gidip duş almaya karar verdi. Merdivenden çıktı ve bu sefer iki kapıdan soldakini seçti. Ses çıkarmadan kapıyı açtı. Ancak burası misafir odası değildi.

Burası bir çiftin yatak odasıydı.

'Ailesinin odası mı acaba?' diye düşünerek içeriyi incelemeye başladı. Makyaj masasının üzerindeki -göremediği- çerçeveye ilerlerdi. Çerçeveyi alıp çevirdiğinde; şoktan dolayı yanlışlıkla çerçeveyi düşürdü. Hem gürültü yapmıştı hem de çerçevenin kırılmasına neden olmuştu.

Ayaklarının ucunda cam parçalarının arasındaki ikiliye baktı. Yoongi, bir kızı belinden kavramış ve kucağına oturtmuştu. Tanımadığı bu kız ise kameraya bakarak -Yoongi onu dudağının kenarından öperken- kocaman gülümsüyordu.

Hera arkasından gelen sesle beraber irkilerek döndü. Yoongi karşısında sinirden damarları çıkmış bir şekilde ona bakıyordu. "Senin bu odada ne işin var?!" Hera korkudan kekeleyerek cevap verdi: "B-ben bu-burayı m-misafir odası sanmış-" Yoongi cümlesini tamamlamasına izin vermeden Hera'nın üstüne yürüdü.

"Az önce iki saniye yakınlaştık diye hemen kendini bir şey mi sandın sen?!"

Hera duyduğu sözler yüzünden ağlamak üzereydi. Dolu gözlerini genç adamın görmesini istemediği için kafasını başka bir tarafa çevirdi. Yoongi'nin sinirli bakışları genç kızın üzerinde geziniyordu. Hera, bir şey demeden sessizce odadan çıktı. Yoongi sinirle arkasından bağırdı. "Nereye gidiyorsun?!" Hera, cevap vermedi. Salondan telefonunu, sigarasını ve çakmağını alıp bahçenin kuytu bir köşesine yerleşti.

Yoongi, hala odada yerdeki paramparça olmuş çerçeveye bakıyordu. Cam kırıkları odanın her yerine dağılmıştı. Umursamadan üzerlerine basarak dizlerinin üstüne çöktü. Çerçevenin tahta parçalarını yavaşça kenara koyarak fotoğrafın üstündeki cam kırıklarını eliyle bir kenara süpürdü. Dolu gözlerle fotoğrafı eline aldı.

Kalbindeki küçük sızıyla beraber; birkaç dakika resmi inceledikten sonra yavaşça ayağı kalktı. Fotoğrafı makyaj masasının aynasına sıkıştırdı. Gözlerini sildi, ardından tüm ışıkları kapatıp odadan çıktı. Diğer yatak odasına girdi ve birkaç ağrı kesici yuttu. Yavaşça yatağa yatıp düşüncelerinin arasında kaybolmaya başladı...

Hera, bahçenin bir köşesinde içtiği beşinci sigarasını söndürmek üzereydi. Gözyaşlarını silip burnunu çekti. Yine işleri berbat etmişti. Tabii, bir şeyleri berbat edip durmak Hera için yeni bir şey sayılmazdı. O neredeyse bela da oradaydı. O soğukta -ne kadar orada kaldığını bilmeden- sabaha karşı eve girdi.

Ağlamaktan gözleri kan çanağı olmuştu. Soğuktan dudakları şişmiş ve kıpkırmızıydı. Yanında getirdiği hırkayı -bu saatten sonra bir faydası olmasa da- üzerine giydi. Parmak uçlarında yukarıya çıkıp Yoongi'nin yattığı odaya girdi. Genç adam uyuyordu.

Hera, önce Yoongi'nin ateşini ölçtü. Çok yüksek sayılmazdı. Ama düşük de değildi. Yükselmemesini umarak, pansumanını kontrol edip üstünü düzgünce örttü. Sessizce odadan çıktı ve salona geri döndü. Tekli koltuğa oturdu, bacaklarını kendine doğru çekip kafasını eline yasladı.

Bu hayatta hiçbir zaman sizin istekleriniz önemli değildir. Hayat her zaman bildiğini okur. Sizi defalarca yenilgiye uğratır, ta ki siz pes edene kadar. Hera'nın kafasını kurcalayan düşünceler sehpanın üzerindeki telefonunun titremesiyle beraber yarım kaldı.

Bir yeni mesaj:
'Minho~:'
"Yarın, akşam yedide seni her zaman gittiğimiz parkta bekliyor olacağım." (5:47)

İşler iyice karışıyor gibi dimi? Bakalım bir sonraki bölümde neler olacak.. <3

ALGOPHOBIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin