Merhabalar efendim, vizelerden önce yeni bir bölüm patlar dedim. Bu bölüm biraz feels geçirmeli oldu.
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar.Sabaha karşı uyumuş olmasına rağmen genç kız uyuduktan iki saat sonra geri kalkmıştı. 'Yoongi muhtemelen birazdan uyanır.' diye düşünüp mutfakta kahvaltı hazırlamaya koyulmuştu. Omleti tabağa yerleştirdikten sonra bardağa taze portakal suyunu doldurup tepsiyi eline aldı. Dikkatlice Yoongi'nin yattığı odaya gitti.
Yoongi'nin hala uyuyor olma ihtimaline karşılık kapıyı yavaşça aralayıp dikkatlice içeri girdi. Kapıyı dirseği ile kapatıp arkasını döndüğünde Yoongi'yi dibinde görmesi bir olmuştu. Korkudan minik bi' ses çıkaran genç kız elinde tepsi olduğunu hatırlayarak dengesini korumaya çalıştı. "Ee, şey günaydın. Ben sana bir şeyler hazırlamıştım. Onları getirdim."
Hızlı hızlı konuştuktan sonra bakışlarını kaçırarak tepsiyi yatağa bıraktı. Yoongi, Hera'yı incelerken; "Günaydın, teşekkür ederim." dedi. Hera, Yoongi'nin ilaçlarını hazırlarken; genç adam tepsiyi kucağına alıp kahvaltı etmeye başladı. "Sen yemeyecek misin?" Genç kız başını olumsuzca salladı. "Hayır, canım istemiyor." Yoongi anladığını belirten mırıltılar çıkarıp yemeğini yemeye devam etti.
Genç adam yemeğini bitirip ilaçlarını içti. Şimdi sıra pansumanına gelmişti. Hera, gerekli olan malzemeleri getirip hazırladıktan sonra yatağın kenarına oturdu. Yoongi üstündeki tişörtü çıkarıp, genç kızın pansumanı yapabilmesi için kıpırdamadan beklemeye başladı. Bir yandan yine -istemsizce- Hera'nın yüzünü incelemeye başlamıştı.
Dün gece baya bir eşeklik etmişti. Bu yüzden de Hera ağlamış olmalıydı -ki bunu şişmiş ve kan çanağına dönmüş gözleri onaylıyordu-, bir yandan dudakları hafifçe morarmıştı. Onun sebebini tahmin edemedi. Teni pek solgun görünüyordu, gözlerinin altı çökmüştü. Genç kız saçlarını toplamıştı ama yine de birkaç perçemi gözlerinin üstüne doğru düşmüştü.
Yoongi'nin eli istemsizce Hera'nın saçlarına gitti.
Onu rahatsız ettiğini düşündüğü perçemi kulağının arkasına sıkıştırırken Hera'nın bakışları genç adamınkilerle buluştu. Aşağıdan oğlanın koyu bal kahvesi gözlerine bakıyordu. Genç adam -hala eli Hera'nın saçlarındayken- aralarındaki sessizliği bozdu. "Özür dilerim.. beni affedebilecek misin?" Yumuşacık ses tonu Hera'nın kulaklarına ulaştığında genç kızın içi titredi.
Ondan bir cevap bekleyen Yoongi, Hera'nın gözlerindeki yorgunluğu ve kırılmışlığı hissetti. Genç kızın saçındaki elini yavaşça çekti. Hera, kendine geldi ve hızlıca gözlerini kırpıştırarak işine döndü. "Sorun değil küsmemiştim zaten." diye yalan söyledi. Pansumanı yaparken yaşadığı gerginlikten dolayı elleri titremeye başlamıştı. Belli etmemeye gayret ederek işini hızlıca bitirmeye çalıştı.
Merhem sürmek için parmağını yaraya yaklaştırdı ancak -elleri o kadar titriyordu ki- canını yakabileceğinden korkarak dokunmaya cesaret edemedi. Hera, tereddüt ederken genç adam kızın elinden tutuverdi. Yoongi, incitmeden Hera'nın elini kavrayarak dizlerinin üstüne indirdi. Baş parmağı ile genç kızın elini birkaç kere okşadı. Hera'nın gözleri ikisinin de ellerindeydi. Fısıldadı.
"Yoongi, yapma ne olursun.."
Genç adam, kızın elini bırakıp çenesinden tutarak Hera'nın yüzüne bakmasını sağladı. "Ne yapıyorum?" Hera'nın gözleri dolmuştu. "Bana karşı çok iyi davranıp sonra bir anda çok kötü davranıyorsun. Anlayamıyorum.." Yoongi derin bir nefes verdi. "Haklısın, üzgünüm. Beni anlamanı beklemiyorum. Zaten ben de kendimi anlamıyorum. Sadece seni üzmek istemediğimi bilmelisin Hera."
Genç kızın gözünden bir damla yaş süzüldüğünde Yoongi, elini Hera'nın yanağına koydu ve baş parmağıyla akan yaşı sildi. Şefkatle Hera'nın gözlerinin içine baktı. "Seni ben kurtardım. Hayatta kalman için tek kişinin verebileceğinden fazla kan verdim. Senin için endişe edip, kimse sana zarar veremesin diye göz kulak olmaya çalıştım." Sustu ve derin bir nefes alıp devam etti.
"Ama.. seni kendimden koruyamıyorum."
Hera, konuşmadığında Yoongi genç kızın yanağındaki elini çekti. Haklıydı, ne diyebilirdi ki zaten. Kafasını pencereye çevirdi ve Hera'nın pansumana devam etmesi için bekledi. Genç kız hızlıca pansumanı bitirip yaranın üstünü bandajladı. Çöpleri ve pansuman eşyalarını topladı. Gitmeden önce Yoongi'ye birkaç şey söylemek istedi. Ancak cümlelerini toparlayamadığı için arkasını dönüp odadan çıktı.
Yoongi söylediği şeylerde samimiydi. İçinden gelenleri paylaşmak istemişti. Hera sözlerine inanır mıydı, bilmiyordu ama söylemişti işte. Artık geri dönüşü yoktu...
Yoongi aldığı ilaçlardan dolayı tekrar uyumuştu. Bu sırada Hera mutfağa inip bulaşıkları halletmişti. Yoongi'ye birkaç gecelik yetecek yemek yaptıktan sonra evdeki dağınık kısımları toplamıştı. Son olarak kendi çantasını toparladı. Salondaki cam sehpanın üzerine elindeki kağıt ve kalemi koydu. Siyah deri koltuğa oturup yazmaya başladı.
"Sevgili Yoongi,
Biliyorum, beraber çok kısa sürede hayal edebileceğimizden çok daha fazla şey yaşadık. İyi bir şekilde tanışamadık. Ben uzun süredir bu mahallede yaşıyorum. Seni hiç görmemiştim. Belki de daha farklı tanışma şansımız olabilirdi. Hayatından çaldığım bu kısa sürede sana çok fazla şey yaşattığım için üzgünüm. Hiç tanımadığın birine karşı böyle büyük bir sorumluluk duygusunu taşımak zordur. Anlayabiliyorum.. Dün gece gitmeye karar verdim. Yüzüne bakarak veda edip söylemek istediklerimi söyleyebilecek kadar cesaretli değilim. O yüzden sana bu mektubu yazmaya karar verdim. Senin için birkaç gece yetecek yemek yaptım. İlaçlarını içmeye devam etmen için yemek yemeye ihtiyacın var, bu yüzden sakın ihmal etme. Pansumanını kendin nasıl yapacağını öğrenmişsindir diye düşünüyorum. Dikişlerin konusunda da endişelenme. Lee unnie, bir süre sonra kendiliğinden düşeceklerini söyledi. Ancak iyi bakmalısın yoksa enfeksiyon kapabilir. Her neyse, veda mektubunda bu kadar tavsiye yeter. Sana söylemek istediğim birkaç şey daha var. Sen iyi birisin Yoongi, yaşadıkların seni kötüleştirse de ben senin ruhunu görebiliyorum. Belki de artık yaşadıklarını geride bırakıp kendine bakmalısın. Hayat seni güzel şeylerle karşılaştırır umarım.. Bu kısa süre boyunca yanımda olduğun ve bana kendimi önemli hissettirdiğin için teşekkür ederim. Evime gelip beni bulmaya kalkacağını az çok tahmin ediyorum ama lütfen yapma Yoongi. Hemen ev değiştirebilecek kadar bir bütçem yok, o yüzden uslu durmalısın. Ben sadece sana zarar veririm, benim peşimden gelme.. Anlaştık mı? Kendine iyi bak. Hoşça kal.
Hera"
Genç kız, yazdığı mektubu ikiye katlayıp üzerine "Yoongi'ye" yazdıktan sonra sehpanın üzerindeki büyük muma dayadı. Çantasını da alıp evden çıktı. Bir sigara yaktı. Saat altıya gelmek üzereydi. Şimdi de sıra Minho'daydı. Minho ile de her şeyi bitirip kabuğuna çekilmek istiyordu. Oğlanın söz ettiği parka yürümek yaklaşık elli dakikasını almıştı. Parka geldiğinde bankta oturan Minho'yu gördü ve yanına oturdu. Derin bir nefes verdi.
"Evet Minho, artık konuşalım ne konuşacaksak."
Bakalım Minho paşamızın derdi neymiş bir dahaki bölüm öğreneceğiz. Yorumlarınız ve oylarınız için teşekkür ederim.
Sizce Hera gitmekle iyi mi yaptı?
Görüşmek üzere öpüldünüz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALGOPHOBIA
Fanfiction[ANGST!] "Ben bir kabus gibiydim ve sen de bundan farksız sayılmazdın." Not: Bu kitapta yaşanan şeyler tamamen kurgudur. Psikolojik problemler ciddiye alınmalıdır ve mutlaka bir uzmandan yardım istenmelidir. Sorunlu bir kişiliğe/hayata sahip olmak ö...