Hera, öylece Yoongi'nin yüzüne bakıyordu. Yoongi neden öyle demişti? Ya da ne demek istemişti? Ne oluyordu? Hiçbir şey anlamamıştı. 'Yoongi'nin şu an benden nefret ediyor olması gerekiyor' diye geçirdi içinden. Kısacık sürede onun başına dert olmuştu ve o kendisine ihtiyaç duyduğunu mu söylüyordu? Çok mantıksızdı. Konuşmak için dudaklarını araladı, fakat sadece "Yoongi.." diyebilmişti.
Yoongi, dibindeki minik bedene bakmaya devam ediyordu. Tabii bir yandan da ayakta kalmaya çalışıyordu. Vücudundaki yanma hissiyatı onu aşırı derecede bunaltmaya başlamıştı. Midesinin bulandığını hissetti. Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapadı. Derin bir nefes aldı.
"Sanırım daha fazla ayakta duramayacağım."
Hera, daldığı derin düşüncelerinden hemen çıkıp; Yoongi'nin sağ kolunun altına yerleşti. Beline destek vererek onun düşmesini engellemeye çalıştı. Hera, Yoongi'nin bir süre istirahat etmesi gerektiği için; uyumasının daha iyi olacağını düşündü.
Koltukta yatmasını istemediği için Yoongi'ye odasının nerede olduğunu sordu. Sonrasında -evin üst katına çıkmak için- beraber merdivenlere doğru ilerlediler.
Merdiven bittiğinde; Hera ve Yoongi karşılarına çıkan iki odadan sağdakine doğru yürüdüler. Hera, Yoongi'yi tutmayı ihmal etmeden diğer elini kapının kulpuna götürdü. Kapıyı açtı ve ışığı yaktı. Burası Yoongi'nin odasıydı. Siyah ve gri renklerin uyumuyla döşenmişti. Kalabalık mobilyalara rağmen sade ve şıktı. Hera, 'Tam da ona göre.' diye düşünmeden edemedi.
Odayı incelemeyi bırakıp Yoongi'yi yatağa oturttu. Karşısındaki genç adama baktı. Tişörtünün bir kenarı kesilmiş ve kanlıydı. "Üstüne daha rahat bi' şey giymek ister misin?" Yoongi, halsizce onu onayladığında giysilerin olduğunu düşündüğü dolabın kapağını açtı ve sıradan -ama bol- bir tişörtü eline aldı.
Yoongi'nin üzerindeki tişörtü önce yavaşça sağ kolundan çıkardı. Sol tarafını oynatmaması gerektiği için diğer omzunda daha da dikkatli davrandı. Yoongi karşısında tamamen üstsüz kaldığında; Hera, kendini onun bembeyaz ve pürüzsüz tenine bakmaktan alıkoyamadı. Yoongi'nin üşüdüğünü anladığında karşısındaki bedeni incelemeyi bırakıp bulduğu tişörtü yine dikkatlice Yoongi'ye giydirdi.
Yoongi'nin rahat etmesi için yastıkları düzeltti. Yarasından dolayı ateşi vardı, bu yüzden üstünü yarım örttü. Yatağın kenarına oturdu ve "Lee unnie, uyuyup dinlendikçe daha iyi olacağını söyledi. Ben burada olacağım, bir şeye ihtiyacın olursa söylemen yeterli." dedi. Yataktan kalkacakken bileğine sarılan parmaklar onu durdurdu. "Kendini suçlama."
Hera, buruk bir şekilde gülümsedi. "Bunları sen iyileşince konuşuruz. Şimdi dinlenmelisin." Yoongi'nin yanından kalktı ve odanın içinde bulunan siyah deri koltuğa oturdu. Bir süre Yoongi'nin uyuması için bekledi.
Yoongi nihayet uyuduğunda; Hera sessizce odadan çıktı. Aşağı indi, vestiyerdeki anahtarı alıp evden ayrıldı. Hazır Yoongi daha yeni uykuya dalmışken eve gidip birkaç parça eşya alacaktı. Evine geldiğinde önce bahçeye gitti. Masanın üstünde duran telefonu, sigarayı ve çakmağı aldı. Odasına gidip küçük bir sırt çantasına gerekli olan diğer şeyleri yerleştirdi. Ardından kapıyı kilitleyip Yoongi'nin evine geri döndü.
Çantasını salona bırakıp, Yoongi'yi kontrol etmek için sessizce tekrar yukarı çıktı. Odaya girdi ve kapıyı kapattı. Yoongi'yi incelemeye başladı. Şakaklarından terler akmaya devam ediyordu. Hera, komodinde duran ateş ölçerle Yoongi'nin ateşini ölçtü.
Hala yüksek olduğunu görünce; odadaki banyoya girip küçük bir bezi soğuk suyla ıslattı. Yoongi'nin yanına oturdu; yüzünü, boynunu ve kollarını soğuk bezle sildi. Bezi bırakıp bir süre bekledi ve tekrar ateşini ölçtü. Sadece bir derece düşmüştü. "Bu da bir gelişme.." diye mırıldandı. Birkez daha aynı işlemi tamamlayıp deri koltuğa geri döndü.
Başını koluna yaslayıp Yoongi'ye bakmaya devam etti. Bugün yaşananları geri almak istiyordu. Onun yüzünden bu işle hiçbir alakası olmayan biri vurulmuştu. Suçluluk duygusu kadar boktan bir şey yoktu. Hera, düşünürken yavaş yavaş gözleri gitmeye başladı. Genç kız sonunda dayanamayıp, kendini uykunun kollarına teslim etti...
Yoongi, yavaşça gözlerini araladı. Doğrulmak için hareketlendiğinde sol omzundaki sızıdan dolayı yüzünü buruşturdu. Sinirle ufak bir küfür savurdu: "Siktir ya.." Derin bir nefes alarak tekrar kalkmayı denedi. Yatakta oturur pozisyona geldi ve ayaklarını aşağı sarkıttı. Vücudunun her yeri ağrıyordu.
Kafasını çevirdiğinde koltukta uyuyakalmış Hera'yı gördü. Saçları yüzünü kapatmış kolunun üstünde yatıyordu. Hera'nın yanına adımladı. Tüm gece üstü açık uyuduğundan, 'Üşümüş olmalı.' diye düşünerek; koltuğun kenarındaki pikeyi Hera'nın üstüne örttü. Ardından biraz eğildi ve Hera'nın yüzündeki saçları kulağının arkasına sıkıştırdı.
İster istemez yüzünü incelemeye başladı. Ufak yüzü bembeyazdı ama gözlerinin altı morumsuydu. Dün gece yine çok zor anlar yaşamıştı. Bu yüzden yorgun düşmüş olmalıydı. Uyuduğu için dudakları şiş ve kızarık görünüyordu. Gözleri Hera'nın dudağının kenarındaki yaraya çarptı.
Muhtemelen Juwon ona vurduğunda dudağının kenarı patlamış ve kurumuştu. Yoongi, onunla ilgilenmekten dudağındaki yarayı fark etmediğine adı kadar emindi. Baş parmağı istemsizce Hera'nın dudağındaki yaranın üstüne gitti. Hera gıdıklanıp mırıldandığında elini hemen geri çekti. Dokunmasının yanlış olduğunu düşünerek salona gitmek için odadan çıktı.
Salondan önce mutfağa uğrayıp kendine bir bardak su aldı. Salondaki koltuklardan birine kendini bıraktı. Suyunu içerken kulaklarına dolan melodinin nereden geldiğini bulmaya çalıştı. Kafası karışmış bir şekilde bu yabancı sesin kaynağını ararken; diğer koltuğun üzerinde duran telefonu gördü. Hera'nın olduğunu anladığında eline aldı ve ekrana baktı.
'Minho~'
Ekranda gördüğü isimle beraber Yoongi'nin kaşları istemsizce çatıldı. Daha fazla onlarla uğraşmak istemediği için aramayı meşgule attı ve telefonu sehpaya koymak için bırakacakken mesaj geldi. Yoongi kilit ekranında göz gezdirdi.
'Minho~ 19 cevapsız arama.'
'Minho~ 3 mesaj.'Hera'nın şifresi olmadığını bilen Yoongi; mesaj bildirimine tıkladı. Mesajların açılmasını bekledi. Bir yandan da gergince ayağını sallıyordu.
'Minho~:'
"Hera, daha fazla benden kaçma. Konuşmamız gerek." (06:43)
"Beni dinlemelisin." (06:44)
"Mesajımı gördüğünde evine gel, seni bekliyor olacağım." (09:16)Yoongi, sinirle soluyarak telefonu koltuğa attı ve ayağa kalktı. Vestiyerden bir ceket aldı, dikkatlice giydi ve evden çıktı. Bu çocuğu, bu sefer gerçekten öldürecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALGOPHOBIA
Fanfiction[ANGST!] "Ben bir kabus gibiydim ve sen de bundan farksız sayılmazdın." Not: Bu kitapta yaşanan şeyler tamamen kurgudur. Psikolojik problemler ciddiye alınmalıdır ve mutlaka bir uzmandan yardım istenmelidir. Sorunlu bir kişiliğe/hayata sahip olmak ö...