-I MISS YOU SO MUCH-

60 9 309
                                    

Merhabalar, efendim.
Yeni bir bölümle karşınızdayım.
Umarım hoşunuza gider.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Çayınızı, kahvenizi aldıysanız başlayalım.
Keyifli okumalar diliyorum. <3

Bazen aldığımız kararları kontrol edemeyiz. Çünkü bazen kalbimiz, beynimizden önce davranır...

Yoongi, şehir merkezine gitmek için yola çıktıktan yirmi dakika sonra aldığı mesajla Hera'nın olduğu konumu öğrenmişti. Aracı kenara çekti. Gelen konumu navigasyona girdikten sonra telefonunu tripoda koydu. Ardından genç adam, derince bir nefes aldı, yüzünü sıvazladı ve arabayı tekrar çalıştırıp -Hera'yı bulmak için- yola çıktı.

Kaybettiği her dakika ona saatler gibi geliyordu. Bulunduğu noktaya yakın olan konuma çabucak ulaştı. Otobanın kenarında arabayı durdurdu ve aşağı indi. Genç adamı, bomboş bir arazi karşılamıştı. Ormanlık alan gibi duran sık ağaçlı bir bölgedeydi. Bu sefer etrafta sadece döküntü bir bina vardı. Ağaçların arkasında kalan binaya gitmek için bariyerlerin üstünden atladı. Kararan hava yüzünden önünü görmekte zorlanıyordu.

Telefonunun ışığını açarak; etrafına göz attı. Burnu, çoktan soğuktan kızarmıştı. Karga sesleri ve yürürken ayağının altında kırılan dallar dışında hiçbir ses yoktu. Birçok ağacın arasından geçti. Bir süre sonra, genç adam; uzaktan gördüğü binaya ulaştı. Soluklanmak için birkaç saniye durdu. Nefes nefeseydi. Soğuk havadan dolayı duman gibi gözüken nefesi; bir süre sonra havaya karışarak gözden kayboluyordu. Daha fazla oyalanmadan binaya girebileceği bir kapı aradı.

Tahta kapı açılırken kulakları acıtacak bir ses çıkarmıştı. Yankılanan ses, boş binada yavaş yavaş kaybolurken; Yoongi, ışıkla içeriyi kontrol etti. Işık düğmesini bulduğunda düşünmeden bastı. Binanın ışıkları açıldığında; genç adam, telefonun ışığını kapatıp cebine koydu. Bina iki katlıydı, kullanıldığı belli olan binanın alt katındaki üç odayı hızlıca gezdi. Yukarı çıkmak için kırılmış tahta merdivenleri kullandı. Genç adam, adım attıkça çıkan gıcırtılar sona erdiğinde üst kata varmıştı. Zaten burada tek bir kapı vardı.

Yoongi, oyalanmadan kapıyı açmak için hamle yaptı. Ancak, kapı kilitliydi. Genç adam, sessiz bir küfür savurup kapıyı zorlamaya başladı. Ama kapının açılmaya niyeti yoktu. Omuz atarak iki-üç kere şansını denedi. En sonunda, birkaç adım gerileyip, sinirle kapıya tekme attı. Tahta kapı, aldığı darbeyle Yoongi'nin vurduğu yerden parçalanmıştı. Yeterince vakit kaybettiğini düşündüğü için sağ elini kırılan yerden içeri soktu. Tahtanın sivri yerleri, genç adamın elini çizerek kanatırken; Yoongi, yüzünü buruşturarak kapı kolunu bulmaya çalıştı. Çok geçmeden kapıyı açmayı başarmıştı.

Elini delikten kurtardı. Kapıyı ittirerek tamamen açılmasını sağladı. Genç kız, buradaydı. Bomboş odanın ortasındaki sandalyede öylece hareketsiz duruyordu. Yoongi, hemen Hera'ya doğru koştu. Dizlerinin üstüne çöküp; genç kızın, yüzünü kapatan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Hera, hala herhangi bir tepki vermemişti. Bu yüzden Yoongi, elleriyle genç kızın yüzünü avuçladı. "Hera.." Biraz sarstı. "Hadi uyan.. ben geldim." Tekrar şansını denedi. "Hera?"

Genç kız, hiçbir tepki vermedi. Yoongi, beklemeden Hera'nın yaralı bileklerindeki ipleri çözdü. Üzerindeki uzun kabanı çıkarıp -buz gibi olan- genç kıza sardı. Ardından, Hera'yı yavaşça kucağına aldı. Genç kızın vücudu, saatlerdir oturmaktan ağrıyordu. Bu yüzden Yoongi, onu kucağına alınca acıyla inledi. "Şşş, geçti." Genç kız, fısıltıyla sadece "Yoongi.." diyebildi. "Korkma." Hera, acıdan hayal gördüğünü düşünürken; Yoongi, genç kızı çoktan harabe binadan çıkarmıştı.

ALGOPHOBIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin