"Bir sorun mu var, biriciğim? Neden yanına gelmemi istedin?" Areum, sandalyeye yerleşen babasına bakmıştı bir süre. 2 gün önce çağırmıştı ama babası anca bugün boş an bulup gelmişti. Çağırmasam uzun süre gelmeyecekti. Kusurlu olduğunda baban bile seni istemiyor. İşte böyle bir dünya. Başını eğerek not defterine babasına söylemek istediği şeyleri yazıp defteri babasına uzattı. "Başka bir hastaneye nakil olmak istiyorum. Lütfen bir an önce işlemleri başlatsınlar."
Woo-Hyuk, merakla kızına baktı. "Neden? Bir sorun mu var? Güzel ilgilenmiyorlar mı?" hayır, aksine çok güzel ilgileniyor. O kadar güzel ilgileniyor ki kendime engel olmam diye çok korkuyorum.. Areum, babasının elindeki not defterini alarak sorusunu cevapladı. "Soru sorma lütfen. Sadece başka bir hastaneye nakil olmak istiyorum." Woo-Hyuk, nedenini anlamasada kızı üstelememiş ve sadece başını sallamıştı.
"Pekâlâ. Ben işlemleri başlatayım o hâlde." Areum, başını sallayarak masumca kendisine bakan Cesur'a baktı. Woo-Hyuk, odadan çıkarak görevliler ile konuşmak için zemin kata indi. Nakledilme meselesini görevli müdür ile konuşmadan önce o'nunla ilgilenen fizyoterapistin yanına gitmişti.
Danışmaya, kızını tedavi eden sağlık çalışanı ile görüşmek istediğini söylediğinde kadın dinlenme odasına giderek Jungkook'u çağırmıştı. Jungkook, ılımaya başlayan kahvesini masasının üzerine koyarak danışmaya ilerledi. "Buyrun?" Woo-Hyuk, yanında duran gence dönerek gülümsedi.
"Ben Areum'un babasıyım. Areum, başka bir hastaneye nakledilmek istiyor, bunu neden istediğini anlayamadığım için sizinle konuşmak istedim. Bu konu hakkında bir bilginiz var mı? Her hangi bir sorun mu yaşadı, Areum?" Jungkook, duyduğu şey ile istemsizce kaşlarını çatmıştı. "Ne?" Woo-Hyuk, yutkunarak derin bir nefes aldı.
"Areum, biraz içine kapanık bir kızdır. Kötü bir şey yaşadıysa bile bana söylemez. Belki siz bir şey biliyorsunuzdur diye düşündüm. Sanırım sizde bir şey bilmiyorsunuz. Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, teşekkür ederim." Woo-Hyuk, genç erkeğin yanından ayrılarak müdürün odasına giderken Jungkook, orada öylece kalakaldı. Duyduğu şeyi henüz sindirememişti.
Biraz kendine geldiğinde yukarı-Areum'un odasına çıktı. "Areum." aniden odaya giren beden ile bakışlarını refleks olarak oraya çevirdi, genç kız. "Neden başka bir hastaneye nakledilmek istedin? Daha süren bitmedi. Bir sorun mu var, biri sana zarar mı verdi ya da bir şey mi söyledi?" Areum, bir tepki vermeden bakışlarını tekrar camdan dışarıya odakladı.
"İki gündür sorduğum hiç bir soruya cevap vermiyorsun, Areum. İstemeden seni mi kırdım?" Areum, Jungkook'a dönerek işaret diliyle sorusunu cevapladı. "Bir şey olmadı. Sadece daha fazla bu hastanede kalmak istemiyorum. Gitmek istiyorum." Jungkook, kırgın ifadesiyle bir süre kıza baktıktan sonra sadece işaret diliyle konuştu. "Gitmeni istemiyorum."
Areum, dişlerini sıkarak önüne dönmüş ve bir süre ağlama isteğini bastırmaya çalışmıştı. Kendine sinirleniyordu. "Beni bırakıp gidemezsin." Areum, bakışlarını Jungkook'a odaklayarak bir süre öylece o'na bakmıştı. Bakış açısı yavaşça buğulanmaya başlarken Jungkook, işaret dilinde konuşmaya başladı. "Senden hoşlanıyorum." korktuğu şey başına gelmişti. Areum, ağlamamak adına başını hafifçe arkaya yaslayarak yukarıya bakmıştı.
O'nun kendisinden hoşlanmasını istemiyordu çünkü denk olmadıklarını düşünüyordu. O'nun yanına yakıştıramıyordu kendisini fakat Jungkook'un gözünde yanına Areum'dan başkası yakışmıyordu. Areum, güzeldi. En çok Jungkook ile birlikteyken güzeldi. Genç kız, bakışlarını Jungkook'a odaklayarak işaret dilinde konuştu. "Zamanla geçer."
Jungkook, başını olumsuzca iki yana sallayarak kızın elini tutmuştu. "Geçsin istemiyorum. Seninleyken hiç olmadığım kadar mutluyum. Gözlerinin içine baktığımda tüm yorgunluğum buhar olup uçuyor ve her şeyi unutuyorum. Beni büyülüyorsun ve bu büyü hiç bitmesin istiyorum." Areum, elini kendisine çekti. "Ben sana sadece ayak bağı olurum. Halime baksana. Kabuk bağlamayan bir yara gibiyim."
Jungkook, hüzünle gülümsedi. "Bunların hiç biri seni sevmeme engel değil." Areum, kaşlarını çatarak tuttuğu göz yaşlarını serbest bırakırken işaret diliyle konuşmaya başladı. "Benimle düzgün muhabbet edemezsin, el ele tutuşup yürüyemezsin, gülüp-eğlenemezsin. Yaşadığın hayattan zevk alamazsın, Jungkook. Yaşadığım hayat boyunca ben bile kendimi sevmedim." Jungkook, elini kızın yanağına yaslayarak yavaşça yüzlerini yakınlaştırdı. Kızı öpmeden hemen önce dudaklarına doğru şunları fısıldamıştı.
"Bırak ben seveyim seni."
.
.
.
.Öptüm seni şap şup muahh (:♡