Jim-na, son rötuşleri yaptıktan sonra geri çekilerek hayran hayran Areum'a baktı. "Çok güzel gözüküyorsun, Areum. Erkek arkadaşın sana bayılacak!" Areum, gülümseyerek başını eğdi. Bir hafta önce ki Areum ile şuanki Areum arasında dağlar kadar fark vardı. Sevgi bir insanı değiştirir mi? Evet, işte böyle değiştirir. "Ben artık gideyim. Umarım gününüz çok güzel geçer."
Areum, teşekkür etme amacıyla birleştirdiği ellerini hafifçe havaya kaldırarak başını eğip kaldırdı. "Hiç önemli değil, güzelim. Sonra görüşürüz, öptüm!" Jim-na, kızın yanından ayrılarak kendi odasına geçti. Areum, odadaki boydan camın yanına giderek yansımasından kendisine bakmıştı. Detayları göremesede kaba taslak nasıl gözüktüğünü görmüştü.
Tıklatılan kapıyı duyar duymaz tekerlekli sandalyesini hareket ettirerek yatağının yanına geçti. Jungkook, bir süre beklemenin ardından üzerindeki ceketi düzenleyerek içeri girdi. Başını kaldırır kaldırmaz bakışları kızı bulmuş ve istemsizce hareketlerini durdurmuştu. Baştan aşağı Areum'u süzerken yavaşa kızın yanına ilerliyordu. "Kanatsız bir melek gibi gözüküyorsun, Areum."
Genç kız, gülümseyerek karşısındaki bedene baktı. "Teşekkür ederim. Sen de çok iyi gözüküyorsun." Jungkook, gülümseyerek elini kızın başına yerleştirip yavaşça aşağı kaydırırken saçlarına minik bir öpücük kondurdu. Geri çekilerek kızla yüz yüze gelmek için çömelmişti. "Mükemmel bir gün geçirmeye hazır mısın?" Areum, onayla başını salladığında Jungkook, yüzünü şirince buruşturarak gülümsedi.
Çömeldiği yerden kalkarak kızın arkasına geçip tekerlekli sandalyenin tutacak kısımlarından kavrayarak ilerlemeye başladı. Hastaneden çıkarak arabaya binip sahil kenarına gelmişlerdi. Jungkook, piknik yapacakları yeri hazırladıktan sonra Areum'u kucağına alarak oturacakları yere geçmişti. Kızı dikkatle oturtup arabadan getirdiği örtüyü çıplak bacaklarına örtmüştü.
Sahilde oldukları için hava ara sıra sert esebiliyordu. Üşümesini istemiyordu. Areum, yanında duran atıştırmalıklara bakarken şaşkınca kaşlarını havalandırdı. "Bunları sen mi yaptın?" demişti, bakışlarını Jungkook'a odaklar odaklamaz. "Evet, senin için yaptım. Umarım beğenirsin." Areum, gülümseyerek kenarıda duran kırmızı çileklerden bir tane alıp yemeye başladı. "Çileği çok severim."
Jungkook, gülümsedi. "Biliyorum. Bu yüzden senin için çilekli pasta yaptım." Areum, çilekli pastaya bakarak kaşlarını havalandırdı. Hazır pasta olduğunu düşünmüştü. "Bu kadar uğraşıp kendini yormana gerek yoktu." dedi, Areum işaretleriyle. "Seni düşünerek yaptığım için her birinin içine sevgimi kattım. Sevgiyle yaptığım hiç bir şey beni yormaz." Areum, gülümseyerek Jungkook'a bakmaya devam etti.
"Yüzünde beliren mutlu gülümsemeyi görünce bu yaptığım ufak defek şeylerin mükafatını kat kat alıyorum." Areum, dolan gözleri ile başını eğerek elindeki yarım çileğe bakmaya başlamıştı. Önceden mutluluktan ağlayacağı aklına dahî gelmezken şimdi bu yüzden ağlaması hayatın ne kadar değişken olduğunun göstergesiydi.
Jungkook, kızın yanına yaklaşarak dizlerinin üstüne oturdu, ellerini kızın yanaklarını yerleştirerek kendisine bakmasını sağladı. Göz yaşlarını sildikten sonra kızın gözlerinden öpmüştü. İyice kendisine çekerek sıkıca kıza sarılıp saçlarını okşamaya başladı. "Bundan sonra ağlamak yok. Hep neşeyle güleceğiz." Areum, Jungkook'un kendisine böylesine yakın ve içten davranmasına rağmen kendisini eksik hissediyordu.
O'na yetemeyeceğini, mutlu edemeyeceğini düşünüyordu. O benim için bu kadar uğraşırken ben ne yapıyorum? O'nun için ne yapıyorum? Hiç bir şey.. Jungkook, geri çekilerek genç kızın yüzüne baktı. "Özellikle bugün ağlamak yok. Bugün yarınlar yokmuşcasına eğleneceğiz." onay almak için ısrarla kızın yüzüne baktığında Areum, başını onayla sallayarak güldü.
"İşte bu. Tek istediğim bu." Areum, yakınında duran Jungkook'un yanağına bir buse kondurdu. "Teşekkür ederim." sadece dudaklarını oynatarak söylediği şeyi Jungkook, gayet net anlamıştı. "Mutlu ol, bana en iyi böyle teşekkür etmiş olursun." Areum, gülümsedi. "Sen yanımdayken hiç olmadığım kadar mutluyum." eğilerek yüzlerini hizalamış ve şirince yüzünü buruşturarak işaret parmağıyla kızın burnuna dokunmuştu.
"Böyle itiraflar duymanın beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin." Areum, kenarıda duran çileklerden bir tane alarak Jungkook'un dudaklarına bastırmıştı. Jungkook, kızın ikramını kabul ederek çileği afiyetle yemişti. Piknik boyunca yavaş yavaş atıştırmalıklardan yerken Jungkook, şakalar yaparak kızı güldürmüştü. Kızla işaret dilinde konuşmak, o'nun gülmesini sağlamak, o'nunla muhabbet edebilmek Jungkook'un huzur bulmasını sağlıyordu.
Areum, kocaman gülen sevgilisine bakarken huzurla bir nefes aldı. Deniz kenarında en sevdiği insanla vakit geçirmek sandığından daha fazla huzur vericiydi. Jungkook, parıldayan koca gözleriyle kendisine bakan kıza baktığında Areum, işaret dilinde konuşmaya başladı. "Hayatımdaki en büyük şansım seninle karşılaşmaktı."
.
.
.
.Öptüm seni şap şup muaaah (:♡
Areum'un giydiği elbise 👇