Areum, zar zor doğrularak komodinin üzerinde duran şişeyi alarak bir kaç yudum içti. Kolunu kaldırmaya takati yoktu. Tıklatılan kapı ile bakışlarını kapıya odakladı. Jimin bir süre bekledikten sonra odaya girmişti. Gülümseyerek kızın yanına ilerleyip elindekileri çilek dolu tabağı kucağına bıraktı.
"Bunları Jungkook gönderdi. Bugün yeni hastalar geldiği için biraz dolu ve akşama doğru ancak yanına gelebilecekmiş. Seni çok sevdiğini iletmemi istedi. Afiyetle olsun." Areum, yorgunca gülümserken komodinin üzerinde durak kağıt ve kaleme uzandı. Jimin'e söylemek istediklerini yazarak not defterini o'na uzattı.
"Teşekkür ederim. Sen de eğer Jungkook'u görürsen o'na kendisini fazla yormamasını ve o'nu çok sevdiğimi söyler misin?" Jimin, yazanları okuduktan sonra gülümseyerek not defterini kıza uzattı. "Söylerim tabii. Bu arada iyisin değil mi?" Areum, onayla başını sallarken yorgunca gülümsedi. Fiziken bitik durumda olsada yanında olan Jungkook sayesinde kendisini iyi hissediyordu.
Jimin, odadan çıkar çıkmaz Areum, arkasına yaslanarak gözlerini kapattı. Hiç bir şey yapmadan sürekli uyumak istiyordu. Bunun nedeninin kemoterapide aldığı ilaçlar olduğunu düşünüyordu. Tam uykuya dalacağı sırada kapısı tekrar tıklatılmıştı. Bir süre sonra içeri giren bedenleri görünce yüzünde bir tebessüm belirdi.
Jim-na ve Samuel kızın kanser olduğunu öğrendikten sonra o'nun yanına daha sık gelmeye başlamışlardı. Areum, arkadaşlarının o'nu mutlu etme çabalarını görmezden gelemezdi. Sonunda arkadaşlık duygusunun nasıl hissettirdiğini öğrenmiş olduğu için gerçekten mutluydu. Kendisini çok seven ve değer veren bir sevgilisi, ve mutlu olması için ellerinden geleni yapan arkadaşları vardı.
Meğerse yıllardır ölüymüşüm diye düşünüyordu. Jungkook ile karşılaştıktan sonra yaşadığını hissetmeye başlamıştı. "-bu arada! Bugün yeni bir kart oyunu aldım. Oynarız değil mi?" Areum, gülümseyerek Samuel'e baktı. "Olur." Samuel, ellerini bir birine çarparak sevinçle güldü. Kucağında duran kutuyu açarak kartları çıkartmıştı.
"Şimdi bu kartlarda yazan kelimeyi yasaklı kelimeleri kullanmadan karşı tarafa anlatmaya çalışacağız. Böyle küçük bir kum saati var, yaklaşık bir dakikalık olması gerek. 1dakikada en çok kelime anlatan kazanır." Jim-na ve Areum, anladığını belirtmek adına başlarını salladılar. Oyun oynamaya başladıklarında Jim-na ve Samuel neşeyle ve çoşkuyla hareket ederken Areum, durgundu.
Artık hareket etmek o'nun için epey zorlanmıştı. İkili bunu fark ederek kızı daha fazla yormamak adına oyuna bir son verdiler. Jim-na, konuşacağı sırada odanın kapısı tıklatıldı. "Gel." dedi, Jim-na. Jungkook, gülümseyerek içeri girip sevgilisinin yanına ilerledi. "Rahatsız etmiyorum umarım?" Areum'un yanağına minik bir öpücük kondurarak yanına oturdu.
"Hayır. Bizde tam gidiyorduk." Jim-na, gülümseyerek Areum'a göz kırpmıştı. Samuel, Jim-na'nın yapmak istediğini anlayarak o'na ayak uydurdu. "Tekrar görüşene kadar kendine iyi bak, Areum!" dedi Samuel, odanın kapısına ilerlerken. Areum, arkadaşlarının arkasından el sallayarak gülümsedi. Arkadaşları odadan çıktığında Jungkook'a dönmüştü.
"Bir saatlik boşluğum var. Hava almaya çıkalım ister misin?" Areum, dudaklarını ıslatarak kısa bir an başını eğdi. "Yorgun olmalısın. Yemeğini yiyip biraz dinlen, lütfen." Jungkook, başını olumsuzca iki yana sallarken kocaman gülümsüyordu. "Senin yanına gelince tüm yorgunluğum yok oluyor. Bakışların bana enerji veriyor." Areum, gülümseyerek sıkıca Jungkook'a sarıldı.
Jungkook, kızın sarılışına karşılık verip sırtını sıvazladı. Areum, geri çekilir çekilmez işaret diliyle konuşmaya başladı. "Aç mısın?" Jungkook, bakışlarını kaçırarak başını iki yana salladığında Areum, o'nun haline güldü. "Market rameni yemek istiyorum." Jungkook, kocaman gülerek başını sallarken yerinden kalktı. Jungkook, kızın yerinden kalkmasına yardımcı olacakken Areum, tekrar konuştu. "Kendimi çok yorgun hissediyorum. Tekerlekli sandalye ile gidebilirim değil mi?"
.
.
.
.Areum, oyun oynarken söyleyeceklerini not defterine söyleyerek anlatıyor bu arada. Açıklık getireyim dedim.
Öptüm seni şap şup muah (:♡